Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Nurdan Şahin
İSYANDAYIM!
23 Temmuz 2020 Perşembe Saat 19:10

Gerçekten isyandayım. Bir kadın olarak, genç bir kadın annesi olarak, katliama dönen kadına yönelik şiddet artık ruh sağlığımı etkiliyor. Sadece benim değil, milyonlarca kadının. Üstelik her gün onlarca kadının eşler, eski eşler, babalar, ağabeyler, sevgililer, öz be öz oğullar ya da alakasız herhangi bir erkek tarafından şiddet gördüğü bu ülkede, devlete bu konuda sorumluluk yükleyen İstanbul Sözleşmesinden çekilmekten bahsediyor Ak Partili Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan ve kabinesi. 


Neymiş, halkımız istemiyormuş! Bazılarımızın, İstanbul Sözleşmesini Mondros Mütarekesi zannettiğini açıkladı bir araştırma. Bilmeyen, itiraz etmeden önce bir zahmet okusun, öğrensin, buyurun, tam metin için link de burada: http://kadincinayetlerinidurduracagiz.net/uploads/file/istanbul_sozlesmesi.pdf  İstanbul Sözleşmesi, aileyi falan dağıtmıyor; devlete, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama ve kadını erkek şiddetine karşı koruma sorumluluğu veriyor – canın istediğinde karını dövemezsin, döversen, karın seni terk eder, devlet de ona koruma sağlar diyor. Ha, kadın dövmek ve öldürmek erkeklerin hakkıdır diyenler İstanbul Sözleşmesine karşı çıkabilir ama biz de bunları insan tanımına sokamıyoruz elbette.


Dün, günlerdir kayıp olan gencecik Pınar’ın vahşice öldürüldüğü haberiyle başladık güne. Haberlerde, Pınar’ın resmi vardı- nasıl güzel gülüyor yavrum- adı sanı, gelmişi geçmişi açık seçik yazılırken, cinayetini itiraf eden alçağın fotoğrafı buzlanmış, adının sadece baş harfleri yazıyor! Basın yine erkeği koruyor! Sosyal medya sağ olsun, Cemal Metin Avcı adını açık açık herkes yazınca, ana akım medya da uymak zorunda kaldı.


Sonra yine her cinayetten sonra olan oldu; kadın erkek bir sürü insan, muhtemelen iyi niyetle ama çok yanlış olarak kadınlara “öğütlerde” bulundu: anneler oğullarını iyi yetiştirecekmiş, genç kadınlar sevgili seçerken çok dikkatli olacakmış, ona buna kanmayacakmış, onu giymeyecekmiş, şuraya gitmeyecekmiş, evli adamla bağ evinde ne işi varmış! Evli çocuklu adamın ne işi var orada diye sormuyor kimse. “şiddete yönelmeyecek erkekler yetiştirme sorumluluğu annelere, doğru erkek seçerek öldürülmeme sorumluluğu genç kadınlara, evli erkeklerin sadakatsizliğinin sorumluluğu yine kadınlara; erkeklerin hiçbir konuda hiçbir sorumluluğu olmayacak mı? Ne zaman yetişkin olacaklar”diyen bir tweet vardı bugün- 140 harfle durumu özetlemiş.


Aman kızım geç kalma! Dekolte giyme! Sesli gülme! Dikkat çekme! Yalnız gece sokağa çıkma! Tanımadıklarınla konuşma! Arkadaşlarını dikkatli seç! Yapma, etme, gitme, gülme, söyleme!


Bu coğrafyada kadınların çoğu bu uyarılarla, kontrollerle yetişiyor. Erkek şiddeti yaş, baş gözetmediğinden, ölene kadar bunlara dikkat etmek zorunda kalıyor. Sokakta yürürken arkasından gelen ayak sesinden tedirgin oluyor. Taksiye binince bir yakınına plaka numarasını atıyor. Minibüste yalnız kalmamaya çalışıyor, mecbur kalırsa, durağından önce iniyor. Ama ne yazık ki kadınların hayatını bir cendereye sokan bu tedbirler yetmiyor; kadınlar öldürülmeye devam ediyor, çünkü mesele politik ve toplumsal. 


Erkeklerin yaptığı her şey hoş görülüyor; erkek karısını- eski yeni fark etmez- “çok sevdiği için” kıskanıyor, bir de “tahrik ediyor kadın” tabii; adamcağız kendine hakim olamıyor, basıyor tokadı ya da dayıyor bıçağı. Ama “sevdiğinden”; bir de öfkesine hâkim olamıyor! (bu öfke sadece fiziksel olarak kendisinden güçsüzler karşısında kontrol dışına çıkıyor; patronuna, mahallenin kabadayısına ya da güvenlik güçlerine karşı nedense hiç öfke patlaması yaşamıyor, hatta kuzu gibi munis!) Sevdiğinden dövüyor, “şeytana uyup” aldatıyor, çocuğu yaşındaki kadınlarla birlikte oluyor- toplum sadece “erkektir, yapar” diyor, “elinin kiri, kadın idare edecek”. Savcılar, hâkimler de – en azından bir kısmı- böyle düşünüyor, çünkü onlar da “seviyor”!


Üstelik bu şiddet ve toplumsal kabul, inanç, eğitim, ideoloji, meslek, etnisite, köylülük, şehirlilik- velhasıl her şeyden bağımsız. İki gündür yaşananları sayalım: Güne güzeller güzeli üniversite öğrencisi, 27 yaşındaki Pınar’ın katli ile uyandık. Ardından, Antalya’dan, 35 yaşındaki oğlu Berk tarafından pompalı tüfekle vurulan, fotoğrafından, tüm tavsiye edilen ‘mazbutluk’ kurallarına fazlasıyla uyduğu anlaşılan Seher Fak’ın ölüm haberi geldi. Hemen arkasından, Ağrı’da, kayınbiraderi tarafından tecavüze uğrayan ve büyük cesaret gösterip resmi makamlara şikâyette bulunan, 6 çocuk annesi Fatma Altınmakas’ın, kocası Kazım Altınmakas tarafından öldürüldüğünü öğrendik. Kardeşi, ablasını sadece eniştesinin değil, toplumsal baskının öldürdüğünü söylemiş; katil bir kişi değil demiş. 


Bitmedi, sabredin, okuyun ve artık neden delirmek üzere olduğumuzu anlayın. Türkiye’nin tek kadın başbakanı, Prof. Tansu Çiller’in oğlu Mert Çiller, karısını darp etmiş; karısı şikâyetçi olurken, iddiaya göre Tansu hanım da gelinini tehdit etmiş. Bu da, Amerika’da doğmuş, üniversiteyi Amerika’da bitirmiş, profesör başbakan oğlu, metroseksüel örnek. Yetmez, günün şimdilik son haberi de ( henüz öğlen, akşama kadar kim bilir neler olur), karısının önce darp şikâyetiyle emniyete başvurup, sonra standart kafamı kapıya vurdum açıklamasıyla şikâyetini geri aldığı söylenen HDP milletvekili Mensur Işık ile ilgili. Eşi şikâyetini geri almamış, hatta koruma talep etmiş. Ülkede kadın erkek eşitliğine en çok önem veren, bunu kadrolarına yansıtan partinin milletvekili karısını darp ediyor! Velhasıl, önüm, arkam, sağım, solum, doğu, batı, yer gök şiddet!


Bu şiddetten korunmayı kadınlara yükleyemeyiz. Çünkü kadınları öldüren toplumsal yapı; patriarka kadınları öldürüyor. Toplumsal dönüşümü gerçekleştirmek, ataerki zihniyeti yıkmak uzun bir süreç; bu konuda her mahalleden kadınlar omuz omuza ciddi bir mücadele veriyor ve vermeye devam edecek. Ama o zamana kadar kadınların ölmemesi için, fiziksel, cinsel, duygusal taciz görmemesi için esas olarak devlet üstüne düşeni yapmak zorunda; hepimize düşen, vergilerimizle ayakta duran devleti buna zorlamak.


Ülkeyi yönetenler, kendi hazırladığı, ilk imzalayan devlet olmaktan gurur duyduğu İstanbul Sözleşmesini, bir tarikat istiyor diye rafa kaldırmayacak, yetmez, madde madde uygulayacak. Kadın ölümlerini protesto eden kadınları polislere dövdürmeyecek. 6284 sayılı yasayı uygulayacak. Ve biz hepimiz bunun için mücadele edeceğiz, susmadan, korkmadan!


BAŞKA ÇARE YOK!


https://t24.com.tr/…/annesini-pompali-tufekle-oldurdu,892067

https://t24.com.tr/haber/aile-icinde-tecavuz-edilip-oldurulen-fatma-altinmakas-in-kardesi-ablam-toplumsal-baski-ile-olduruldu,892199 

https://t24.com.tr/haber/tansu-ciller-in-oglu-mert-ciller-e-bosanma-davasi-acan-esi-sacimdan-surukleyerek-kafami-duvardan-duvara-vurdu-kaburgalarimi-kirdi,892463 

https://t24.com.tr/haber/hdp-mus-milletvekili-mensur-isik-tan-siddet-gordugunu-iddia-eden-ebru-isik-koruma-talep-etti,891974


gusips


Bu yazı toplam 7252 defa okundu.





Hüseyin Baykan

Kadına şiddete kesinlikle karşıyım ve bu erkekliğe yakışmaz ama erkeği potansiyel cani yerine koyup kadını koruyacağınızı zannediyorsanız fena halde yanıldınız demektir.

Erkeği kadın karşısında potansiyel cani ilan etmek, beyanı esas alıp iki tarafı hakkaniyetle dinlememek ve kadına haksız olduğu durumlarda bile ayrımcılık sağlamaya çalışmak kadını korumak anlamına gelmez, bilhakis iki tarafı birbirine karşıt yapar. Erkekler sorgusuz sualsiz, beyan ile ezilirse bu toplumsal patlamaya yol açar ki bunu öngörmek için sosyolog olamaya da hiç gerel yok.

24 Temmuz 2020 Cuma Saat 14:50
Sitemizin hiçbir vakıf, dernek vs. ile ilgisi yoktur. Sitede yayınlanan tüm materyallerin her hakkı saklıdır. Sitemizde yayınlanan yazı ve yorumların sorumluluğu tamamen yazarına aittir.
Siteden kaynak gösterilmeden yazı kopyalanamaz.
Copyright © Cherkessia.Net 2009 İletişim: info@cherkessia.net