Rusçadan Türkçeye çok sayıda kitap ve makale çevirisinin yanı sıra ‘Vatanından Uzaklara Çerkesler’ ve ‘Çerkes Adları Sözlüğü’ adlı kitapların da yazarı olan Murat Papşu’nun, Ajans Kafkas ve Kafkasya Dergisi için 2007 yılında Mevdudi Baycora ve Hüseyin Tok’un yaptığı röportajda Çerkes kimliği üzerine değerlendirmeleri.
...
- Tekrar Çerkeslik tanımına dönersek, sizin kafanızdaki tanım nedir?
- Başta herkes Çerkes’ti. Abhazlar, Abazinler, Adigeler gibi. Ben de düşünüyorum ki Çerkes bir halkın adıdır, Adıge halkının. Ve öyle olmalıdır.
- Adıge halkının?
- Evet Adıge halkının. Ama böyle dediğiniz zaman bunun ırka dayalı, kökene dayalı bir açıklama gibi algılamamak lazım. Onun için şöyle açıklayabiliriz bunu; sonuçta bu belli kültürü, dili, gelenekleri olan bir halkın adı. Bunun için de bunları da benimsemiş olan farklı kökenden insanlar da olabilir. Kim var mesela Kuzey Kafkasya da yaşayan Abazalar ya da Uzunyayla’da yaşayan Abazalar. Onlar için Çerkeslik artık benimsenmiş bir kimlik. Epeyce bir kısmı zaten bugün Kaberdeylerin içinde. Baktığınız zaman çoğunun Abaza kökenli olduğunu görürsünüz. Tamamen Çerkesleşmişler. Bugünkü durumda da Kafkasya’da da aynı şekilde. Karaçay-Çerkes’de, Uzunyayla’da da birkaç istisna köy dışında hemen hepsi iki dilli. Akrabalık sayesinde karışmışlar birbirlerine. Osetler kısmen Türkiye’dekiler kendilerini Çerkes olarak tanımlıyorlar. Şimdi bu ayrı bir şey, tamam Çerkes olmayı tanımlıyorsunuz kültür dil vs. çizgilerle. Bunun içerisine de farklı halklar da alınabilir tabii ki kendisini Çerkes olarak görüyorsa. Ona sen Çerkes değilsin denemez tabii ki. Mesela kendini Türk olarak gören o kadar Çerkes var. Onlara da sen Türk değilsin denilemez. Ama bu Çerkeslerin Türk olduğu anlamına da gelmez. Aynı şekilde Osetler de Çerkes değildir, Abazalar da Çerkes değildir ama kişi kendisini öyle tanımlıyorsa Çerkes olarak kabul edilebilir. Çerkes olmayı bir etnisiteye, bir dile, bir kültüre, bir millete işaret edecek şekilde kullanmak lazım.
- Aslına bakarsanız bu bir süreç değil mi? Bugün baktığımızda farklı ulus ya da milletlerin birçok etnisiteyi bünyesinde barındırdığını görürüz. Bu zamanla gelişecek bir süreçtir. Bugün yaptığımız gibi doğmamış bir sürece böyle bir etki yapmaya çalışmak doğru mudur?
- Ama o bahsettiğiniz yüzyıllar önce oluşmuş süreçler. Daha milliyet fikrinin ya da iletişimin ortaya konmuş kültürlerin olmadığı dönemde süreçler böyle gelişti. Belki Çerkes halkı da böyle bir süreci yaşadı ama sonuçta belli bir etnisite oluştu. Diğerleri de aynı şekilde oluştu. Bunların içerisinde de tabi ki çok farklı öğeler mutlaka var. Bunu ırka dayalı bir tanım olarak algılamayın.
- Ama bu ayrılık süreci doğal bir süreç değildi. Sovyetler tarafından bilinçli bir şekilde oluşturulmadı mı bu ayrılıklar?
- Yok, hayır hiç de değil. Tabii ki Sovyetlerin yaptıkları da var ama bu çarlık döneminde başlayan bir şey, oradaki algılamalar. Birincisi Adigeler Kafkasya’da kendilerini Çerkes olarak adlandıran tek halktır. Diğer gruplarda Abazalar, Osetler, Çeçenler vs. bu yok. Farklı gruplar kendilerini farklı bir şekilde adlandırır.
- Bunun yanında sadece Adigeleri baz alıp 4-5 milyonluk coğrafyada diğer halkların ötekileştirilmesi iktisadi olarak bir kayıp değil midir?
- Bu ötekileştirme değil. Özellikle bu adlandırma konusunda hep benzeri tartışmalar yaşanıyor. İşte Çerkes şudur denince, vay efendim bizi Çerkes saymıyorsunuz deniyor yada tam tersi şeyler oluyor. O zeminde tartışmıyoruz konuyu. Diğer halklarla mutlaka akrabalığımız, komşuluğumuz, yakınlığımız var. Onları öteki olarak adlandırmıyoruz. Bunun yanında eğer kendini bir etnisite olarak adlandırıyorsan tabii ki bir öteki olacak. Asıl sorun o ötekinin bir rakip ya da düşman olarak görmek. Öyle görmediğin sürece zaten kendini öteki olarak tanımlayamazsın. Bu durumda tabii ki Osetler, Çeçenler, Abazalar Çerkeslere göre öteki halklardır ama kardeş, komşu, yakın her şeyi birlikte yapabileceğiniz, birlikte hareket edebileceğiniz halklardır. Ama sorun sadece Çerkes dememek için Kafkas kelimesinin kullanılmasından kaynaklanıyor. Bu politik bir tavır. Türkiye’ye özgü bir şey. Etnisiteye vurgu yapmamak için bilinçli olarak kullanılan bir kavram bu. Kafkas diye bir şey yok aslında. O bir halkın adı değil. Belli coğrafyada belli özellikleri olan bir topluluk olabilir ama bu biraz daha resmi ideolojiye uygun. Bunun yanında Çerkes kelimesini kullandığınız zaman daha politik bir kavram oluyor ama bunu bir etnisiteye bir tarihe, bir kültüre, bir tarihe işaret edecek şekilde kullanmadığınız zaman da aynı şeyi yapmış oluyorsunuz. Kafkas ile aynı şey oluyor. Çerkes dediğiniz zaman belli bir tarihten belli bir dilden, belli bir müzikten belli bir edebiyattan hiçbir şeyden bahsedemezsiniz bu şekilde. Ama kimlikler işte bunun üzerine kuruluyor. Bunun aksini savunan da birliğe vurgu yapıyor; Kafkas halklarının tarihi bir, gelenekleri bir vs. Hiç de bir değil. Çerkeslerin tarihiyle Osetlerin, Abazaların, Çeçenlerin tarihi pek de öyle bir değil. Benzer çok şeyler var ama din bir kere ayrı. Kimliği yada milliyeti oluşturan en önemli öğelerden birisidir din. Şimdi Çerkeslerin dini nedir? Eğer herkes Çerkes ise Osetlerin, Abazaların dini nedir? Çoğu Hıristiyan. Dağıstan’da Museviler bile var. Yani üç dini olan bir halk. Farklı farklı tarihi olan farklı farklı müzikleri olan halklar. Mesela Çerkesler davul zurna çalar mı? Dağıstan’da var. İşte tanımı bu şekilde yaptığınız zaman problem oluyor. Kendinizi bir halk olarak tanımlamıyorsunuz o zaman. Geleneksel olarak tanımlarsanız kendinizi bir problem yok, geleneksel sosyal bir topluluk olarak Çerkes adı altında yaşarsınız. Ama az önce konuştuğumuz konular, kendini modern anlamda bir kimlik olarak tanımlamaya kalkınca tarihe başvurmak zorundasın. Tarihin olacak, dilin olacak, edebiyatın olacak, kültürün olacak, modern anlamda kimliği oluşturan öğelerin olacak. O zaman bir etnisiteye bir milliyete başvurmak zorundasın. Onun için önemli.
- Peki Abazaları bu anlamda nerede konumlandırıyorsunuz? Adıgelere diğer halklara nazaran daha yakındır Abazalar. Özdemir Özbay da bunu bir kitabında söylüyor...
- Aslında bu konuyu biraz da insanların kendilerine bırakmak giriyor. Herkes kendisini nasıl istiyorsa tanımlayabilir. Ama Çerkes dediğiniz zaman bunu bir dille, bir tarihle, bir kültürle çerçeveyi çizip tanımı yapıyorsunuz. Bu tanımın içine giriyorsa, kendini oraya ait hissediyorsa ki mesela Uzunyayla’daki Abazinlerin çoğu kültürel olarak giriyor ama bu sonuçta bilinç meselesidir. Yani sonradan edinilen bilince dayalı kendini tanımlamak. Sovyetlerde bu yapıldığı için Kuzey Kafkasya yada Karaçay-Çerkes’te yaşayan Abazinler kendilerini asla Çerkes olarak adlandırmazlar. Çünkü onlara o milliyet bilinci verilmiştir bir şekilde. Ama kültürel olarak baktığınız da Çerkeslerle hiçbir farkları yok. Akrabalıklar var. Birçok aile Çerkeşleşmiş, hatta Çerkesçe konuşuyorlar ama kendilerini Çerkes olarak tanımlamıyorlar. Türkiye de tabi süreç farklı işlediği için kendilerini Çerkes olarak tanımlıyorlar. Türkiye’de de bu şekilde 10-15 tane Abaza köyü var. Tanımı şimdi bunlara göre yapmak bana çok mantıklı gelmiyor. Abazalar tabi ki kültürel olarak Çerkes tanımına giriyorlar ama sonuçta Çerkes değiller. Kendilerini eğer Abaza diye farklı bir milliyete ait olarak hissediyorlarsa ki geleneksel o Uzunyayla’dan gelenler Çerkes değilsin lafına şiddetle itiraz ederler, ama özellikle bu son dönemde biraz Kafkasya ile irtibatın artması biraz araştırma sonucu kendilerini Abaza olarak farklı bir milletten tanımlıyorlar. Sonuçta süreç işliyor. Sadece Abazalar değil, Ubıhlar da tartışılıyor. Bence artık tartışacak şey yok. Ubıhlar kendilerine Adıge demiyorlardı eskiden, onları Çerkes saymayanlar bile vardı ama onların konumu farklı. Geçen yüzyıllarda böyle değil ama bugün pratikte Ubıh diye ayrı bir halk yok. Ubıh kökenli birileri var, çoğu Adıgece konuşuyor. Bir kısmı Çerkes, bir kısmı Abaza olmuş. Zaten onları Çerkes tanımının dışında tutan da yok. Sadece dilleri farklıydı, o da kayboldu. Onların üzerinden bir tartışmaya gerek yok onun için. Ama Abazaların konumu biraz farklı. Etnik adlar dışarıdan bakışa ve içeriden bakışa göre değişebiliyor. Yani bir halkın kendisini algılayışıyla, dışarıdan bakanların onu algılayışı genellikle farklıdır. Tarih boyunca da belli bir etnisiteyi kapsayan bir halk yaygınlaşıp bir topluluğun ortak adı olabilir. Mesela duymuşsunuzdur belki, Türk kelimesi eski yazıtlarda bir boyun adı olarak geçer. Türkler, Oğuzlar vs. Ama daha sonra hepsini kapsayacak şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Etnik adların çoğu böyledir. Kabardey de öyledir mesela. Kabardey muhtemelen Kabard adında bir prense bağlı olan topluluğun adı. Bugünkü Kabardey de bunun gibi 4 tane prenslik varmış; Kabardey, Besleney, Jilasteney vs. ama daha sonra dışarıdan muhtemelen Rusların ya da komşuların en çok bildikleri Kabardey hepsinin ortak adı oluyor. Mesela Çeçen kelimesinin de böyle olduğu iddia edilir. Bizi ilgilendiren aslında bu değil. Bizim etnik adlarımız da böyle olmuştur ama sonuçta tarihin bir dönemimden itibaren biliniyor. Çerkes adı da 13.yy’dan beri bilinen bir şey. Onun dışında Türkiye de tabii ki şöyle bir sorun var. Onların bize dışarıdan bakışı da bu tartışmanın önemli bir parçasını oluşturuyor. Haklılar da şimdi Kafkasya’dan gelip buraya yerleşen Abaza’yı Oset’i vs. ayırmaları mümkün değildi. En çok da Çerkes olduğu için hepsine Çerkes denildi. Zaten hep böyle olur. Karadenizlilerin de hepsine Laz diyorlar ama Lazlar farklı bir halk, ya da Balkanlar’da bütün Müslümanlara Türk diyorlar ama Türk değiller, ya da bütün doğululara Kürt denilmesi gibi. Bunlar doğal şeyler. Ama net bir tanım yapmaya kalktığınızda neyi esas alacaksınız. Bu kullanımı esas alamıyoruz o yüzden. Çerkes kelimesinin bu kullanımı tabi ki bir süreç ama bugün bu politik bir düstur haline de geldi Türkiye’de. İşin bir de o yanı var. Onu sanırım ilk formüle eden İsmail Berkok’tu. 1930’larda tam bu Türk ulusu inşası döneminde yaşayan biri olarak o fikirlerden etkilendi. O zaman bir birlik, bir Türk kimliği yarattılar. Berkok da o düşünceleri bize uyarladı. Yani Türkiye’de yaşayan herkese, Kafkasya’yı düşündü mü onu bilemiyoruz, her Adıge Çerkes’tir, her Çerkes Adıge değildir diye bir formül buldu ve tabii o kesintilerden sonra 1950 – 60’larda yayınlar çıkmaya başlayınca da bu tekrar gündeme geldi. Ve bir grup, bir ekol bunu devam ettirdi. Bazıları da buna uymadı. 1970’lere gelindiğinde Kamçı, Yamçı dergileri çıktı mesela, Kamçı öğretisi çıktığında Çerkes olarak sadece Adıgeleri adlandırdı. Ve İstanbul’dan Abazalar buna tepki gösterdi, biz de Çerkesiz dediler. Ondan sonraki yayınlara baktığımız da da hep böyle tutarsızlıklar var. Kimi sadece Adıge’yi anlıyor, kimi hepimiz Çerkesiz diyor. İşte Ankara ekolü. Ve bunda şöyle bir şey de etkili bence: Bugün de hala ismi bilinen, yazan, çizen, bu konulardaki temelleri atan, tabii Kafkasya’dan buraya bir takım terminolojileri aktaranlar Uzunyaylalı ve Abaza kökenli. Mesela Muhittin Ünal, Özdemir Özbay… Onların Uzunyayla’daki o algılamaları bu şekilde derneklere, onların yazdığı, çizdiği şeylere yansıdı ve bu ekol o şekilde devam etti.
Uzunyayla terminolojisi bugün genel olarak Aşura-Aşkaruva meselesi. Böyle bir şey aslında yok, ne Kafkasya’da ne Uzunyayla dışında böyle bir şey yok. Bu Uzunyayla’dakilerin adlandırması. Ama bir şekilde literatüre girdiği için her yerde karşınıza çıkıyor.
Abaza aslında Abhazya’da yaşayan. Onlar gerçekten farklı. Bir halkı oluşturan temel şeyler nedir? Din önemli faktördür. Abhazların çoğu Hıristiyan. Dilleri farklı. Genel dünyaya bakışları farklı. Türkiye’de bile farklı. Benim köyüm Abhaz Adıge karışık, o farklılık belirgindir. Eskişehir’de hem Abazinler vardır, hem Apsuvalar vardır ve farklıdırlar. Apsuvalar biraz Gürcüler, biraz da Bizans’tan gelen şeylerle, çok farklı oluşmuş bir yapı; Abazinler ise ta 13. yüzyıldan itibaren Çerkeslerin, Karaçayların içinde Müslüman olmuşlar. Bunlar farklılıklar getirir. Rus resmi terminolojisine göre bunlar zaten ayrı halklar sayılıyorlar. Bence ayrı halklar değiller ama aralarında farklılıklar olduğu da kesin. Dolayısıyla Abazalar için nasıl bir tanımlama yapmak gerekir, o biraz kendi bilecekleri bir iş ama bence Abaza bir halk, iki farklı grubu var. Biri Çerkeslere daha yakın, hatta hemen hemen aynı, diğeri farklı. Yani Abazalar, Çerkeslerle akraba ama farklı bir halktır. Bence terminolojinin de öyle olması gerekir.
...
Cherkessia.net Notu: İki bölüm halinde yayınlanan Röportajın tamamına aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.
http://www.ajanskafkas.com/haber,17166,ortak_tarih_ortak_kultur8230_hic_de_degil__1.htm
http://www.ajanskafkas.com/haber,17167,ortak_tarih_ortak_kultur8230_hic_de_degil__2.htm
14 Mayıs'da Babalı da yapılan anma gecesinde Çerkez bayraklarının çoğunluk da olduğu gurup da bir tane bile Türk bayrağı yoktu.(köy girişine valiliğin astığı hariç)
Ayrıca yapılan konuşmalar Osmanlı-Türkiye ve Türkçeyi yerici cümleler ifade ediyordu.
21 Mayıs da ise Babalı köyünde bu sefer Abhaz halkı vardı,ellerinde kendi bayrakları ve Türk Bayrakları ile.Yaptıkları konuşma genel içeriği ile Özgürlük,toplumsal barış,Saygı,Sevgi içerikli idi.
Her iki halkın bıraktığı izlenim bu,umarım seneye 14 Mayıs daha farklı olur.
02.03.2012 Cumartesi akşamı, sn Hulusi Üstün'ün de konuk olduğu bir xasedeydim. Spontane bir konuşma yaptı, konuşmasının sonundaki bir kaç cümle beni hayretler içerisinde bıraktı, derin üzüntü duydum, daha da vahimi sanırım orada bulunan adıgeler Hulusi bey'in ne dediğini ya tam anlamadılar yada bir saat gibi bir konuşmanın ardından belkide dikkatleri dağılmıştı.Sn.Hulusi Üstün şunları söyledi, '' Türkiye de bir kavram karmaşası var, millet ve etnisite ifadeleri karıştırılıyor, mesela Türk bir millet adı iken Çerkes- Çeçen bir etnisite adıdır.. Türk kavramı ile Çerkes kavramı nasıl bir olabilir.? Bu bir anayasal terimdir. Bir insan etnisite olarak, Gürcü, İngiliz, Türk olabilir, doğabilir, fakat bu farklı bir şeydir.. Türkiyede kimsenin Türk milleti kavramıyla üst kimlik olarak bir sorunu yok, kimin var soruyorum size? ''
Ben hayatımda bu kadar aidiyetsiz bir söylem duymadım, mesela şimdi anayasa değişecek, belki de T.C vatandaşlığı üst kimlik olacak, yani millet kavramının yerini vatandaşlık kavramı alacak, peki o zaman ne olacak bu sayın konuşmacının sözleri? Hulusi Bey gibi yazar, derneklerde konuşmacı payesi verilebilecek kadar değer verilen birisinin bu tip fikirde olması, bunları savunması ve insanlarımıza anlatmasına çok üzüldüm ve şaşırdım. Ve neden bir Çerkes derneğinde bunları anlattığına hiç bir anlam veremedim.
Yazılanlara tamamen katılıyorum.. Çok güzel ifade etmiş Murat Bey, teşekkürler..
04 Mart 2013 Pazartesi Saat 11:19