






Tüm dünyaya dağıldığımız andan itibaren, başımıza bir sürü problem ve bela geldi. Halkımız bir çok ülkede yaşıyor, halkımız bir çok ülkenin destekleyicisi oldu. Şimdiye kadar başka ülkeler için çalışıp başka ülkeleri ayağa kaldırırken halkımız hiç kendini düşünmeden yürüdü. Bir çok halk bizleri seviyor saygı duyuyor ama biz kendi sorunlarımızı ve isteklerimizi hep sona bıraktık.
Kafkas halkları bize kardeştir, dosttur, komşudur ama kendi içimize ve halkımızın sorunlarının çaresine bakmanın zamanı geldi.
Şu anda Kafkasya’ daki halkların neredeyse hepsi kendi evlerinin problemlerini çözmek ile uğraşmakta. Kafkasya’ nın geneline baktığımızda işlerini rayına koyamamış, halk sadece bizim halkımızdır. Herkes kendi sorunlarının çaresine bakmaya çalışırken bizler başka halkların sorunlarının da çaresine bakmaya çalışıyoruz. Eğer böyle devam ederse gerçekten çok fakir ve diğer yerlerden de saygı görmeyen bir hale geleceğiz.
Dolayısıyla herkese çağrı yapmak istiyorum: “ Kendi halkımızın çıkarları için çalışalım,Gençleri her zaman öne koyup onları desteklemek lazım. Bundan dolayı Çerkesya Yurtseverlerini desteklemek istiyorum. Ve tüm dünyaya 21 Mayıs’ta başımıza gelen Soykırım ve sürgünü ilan etmemiz lazım. Ve Türkiye’ deki halkımıza ve kardeşlerimize bu problemler ile ilgili olarak bir çağrı yapmak istiyorum:
“ 20 Mayısta Taksim meydanında Saat:15:00 de Anavatanı unutmayan ve unutulmamış insanlar için, kendi çıkarlarımız için çalışmak isteyenleri desteklemenizi ve bu problemi tüm dünyaya duyurabilmek için gelebilecek herkesi toplamanızı rica ediyorum.
Bende o gün orada olmak ve oradaki insanları desteklemeyi çok isterdim, ama o tarihlerde hem Anavatan da hem de başka ülkelerde olacağımdan dolayı burada bulunmak zorundayım. İşlerimiz iyilikle başarı ile sonuçlansın. Taksimde saat 15:00 deki faaliyetimiz için Allah mutlu etsin.
Çerkesya Yurtseverlerinin başlattıkları çalışmalardan dolayı Allah yardımcıları olsun ve bizden gelecek desteği de vereceğimizden emin olun.
İBRAHİM YAĞAN


Sayın Atan,
Her Abhaz evinin bahçesinde savaşta yitirilmiş kişilere ait mezarlar var, Gürcüler buralara gelemezler, siz gelebileceklerini düşünüyorsanız üç maymunu oynuyorsunuz diyor, işi kişiselleştirici ve suçlayıcı bir ifade kullanıyorsunuz. Yakışmıyor.
Barış karşılıklı özveri ve savaş baltalarını gömmekle olur. Abhazya’yı işgal hareketini elbette tasvip edemeyiz. Ölümleri de. Savaşlarda maalesef öyle şeyler olabiliyor. Abhazdan da Gürcüden de. Üzücü.
Elbette düşmanca gelenler çiçekle karşılanmazlar ama dostça ve barış içinde gelenlere düşmanca gözlerle de bakılmaz. Önemli olan kin ve nefret duygularını da toprağa gömebilmektir. Bu bir olgunluğun ölçütüdür.
Adıgeler yurtları ve özgürlükleri uğruna yüzbinlerce ölü (şehit) verdiler. Peki Rus askerlerinden ve yağmacı Kazaklardan ölenler olmadı mı?.. Bakın, bütün bunlara rağmen, bugün Ruslarla Adıgeler arasında hiçbir düşmanlık, kin ve nefret duygusu yok. Buna ne demeli?
Adıgeler Ruslara değil, Rus iktidar politikalarındaki yanlış uygulamalara, ırkçı, faşist tutumlara karşılar. Kişi olarak, Stalin’i sevmezler, ama Lenin’e, Gorbaçov’a saygı duyarlar. Çünkü onlar adalet ve demokratik çözm arayışları içineydiler.
Abhaz, Gürcü ile barış yapmak istiyorsa görüşme masasına kin ve nefret duygularını götürmemeli. Barışa gereksinimi olan taraf, sanırım Abhaz tarafı. Barış düşmanlar arasında imzalanır. Siz tersini savunur bir pozisyondasınız. Sol görüşlü ve demokrat olduğunu söyleyen birine o tür, kin ve nefret ifade eden sözler yakışmıyor.
Tabii Abhaz- Gürcü ihtilafı bizim değil, tarafların çözeceği bir sorun.
Biz biran önce bir barış olmasını, kanayan bir yaranın kapanmasını isteriz.
***
Geçmiş tarihteki sınır yapılanmaları, kabile toplumlarının sınırlarıdır, diyorsunuz. Doğru değil, tarih öyle demiyor. Uzatmıyorum. 1812 Bükreş Antlaşması önde. 1812 öncesinde Bzıb Irmağı Türk- Çerkes sınırı idi, Abhazya da Türk tarafındaydı. Bükreş Antlaşması, Bzıb Irmağını Rus- Çerkes ya da Osmanlı devlet sınırı olarak kabul etti. Sınırın güneyi, Abhazya dahil, Bzıb’dan Poti’ye ya da Rioni Irmağına kadar uzanan topraklar Rusya’ya bırakıldı. Bzıb Irmağı kuzeyinden Kuban Irmağına kadar uzanan Çerkesya kıyılarının denetimi de Osmanlı Devletine bırakıldı. Dolayısıyla kabile sınırı değil, Osmanlı ile Rus arasında imza altına alınmış olan bir devlet sınırıdır söz konusu olanı.
Bugün için ise devlet sınırı, Abhazya lehine kuzeye çekilmiş olarak Psov Irmağıdır..Psov, RF- Abhazya devlet sınırıdır.
Abhazya, Rusya + 5 küçük devlet tarafından tanınmış bir devlettir. BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi 5 devletin onayı olduğunda ya da BM teşkilatına üye olduğunda tam üye olduğunda tam bağımsız olabilecektir. Bunun için başta Gürcistan'ın imzası şarttır.
Abhazya’nın gelişmiş bir ülke olmasını yürekten dileriz. Ama bunun için yeterli bir çaba ortaya konuluyor mu?...
Türkiye her toplu göçmen alışında, göçmeni üretici konumuna getirdi, göçmeni korudu, rahatsız etmedi, ekmeğini paylaştı. Abhaz da böyle yaparsa, insanlar niye oraya gitmesinler ki? Ama Rusa gerdan kırılırken, dönüşçülerin üzerine nobran yüzler, hırsız ve soyguncular salınırsa kimseler de oraya gitmeyecektir.
Benden bu kadarı.
Saygılarımla
Ya artık bizim beyinlerimizi kafalarımızı bıraksanda direkt olarak amacın nedir.?Ne yapmaya çalışıyorsun?Asıl söylemek istediğin nedir?Bizim beyinlerimizi aşağılamadan önce şu beyninin arkasındakiler nedir?
Boş ver bu polemikleri,tanrıyı oynamaları,küfür edercesine eleştiri yazdıktan sonra saygılar ritüellerinide,sende bizde rahatlayalım nolur.
Buyur Kus bilinç altını. Beyinden tanrıdan bu kadar anlıyacak derinlikte yada cesaretteyseniz buyrun dürüstçe biriktirdiklerinizi toptan ve direkt konuşun lütfen.
Yapamayacaksanız susun ve gidin.
Abhazları seviyoruz saygı duyuyoruz, yalnız sizin gibi arkadaşlar, Adigeleri proveke etmeye devam ettiği sürece bu gerilimlerde varolacaktır, Adigelerle uğraşmayı bırakmanızı tavsiye ederim size.
13 Mayıs 2012 Pazar Saat 01:04