Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Merhaba Ademoğlu…
25 Kasım 2010 Perşembe Saat 20:13
Dağıldık dünyanın dört bir yanına, cam kırıkları misali. 21 Mayıs 1864, Tarihin gördüğü en büyük katliam ve sürgünün izdüşümüdür takvimlere. Yıllarca özgürlüğün adını dağlara yazmış yiğitlerin, emperyalist devletlerin saldırılarına karşı yurdunu yüreğinde saklayan kartalların, işkencede dahi hürriyeti haykıran insan onurunun sürgünüdür Mayıs 21.

Ak sakallarım kan içinde, kan içinde türkülerim.Tanır mısın beni? Hatırlar mısın göz yaşlarımı, yağdı tarih üstüne, tufan demiştin hani, Nuh çağında? Salmıştım yüreğimi Elbruz yamaçlarına, Kaf dağı derdin. Sevdalar ektim yeryüzüne, Eros’tu harman hırsızı…Bendim çalan tanrılardan ateşi. Hapistim yıllar yılı canlar ülkesinin sarp kayalıklarında, yem ettim ciğerlerimi kartallarına haydutların, Sosrukoydum. Kırdım zincirlerini köhne karanlıkların, baş kaldırdım, ateş çanaklardan içtim özürlüğü, yanıkdır dudaklarım,ağıta çalar tümcelerim, Spartaküstüm belki. Gözü dönmüş saldırganlar yaktı evimi, sırtımda kahbe hançerler, adlarını kazıdılar yarama, kanar durur hala…

Merhaba diaspora…

Yorgunum yollarına, küskünüm sularına. Dalgalarına gömdüm ölülerimi, suskun şafaklarda.Yazıcılar Mayıstı diyor, 21. Yaşlarımla yuğdum cansız bebeklerimi, sakındım kızıl sakalından namertin, hüznün dağında dualarla uğurladım Karadeniz’e, şahidimdir balıkların. Sürgündüm dünyanda, göçtüm coğrafyalarında. Fişekliğinde çerkeskamın boş kovanlar, heybemde kuru üzüm, bir avuç peynir, varlığına bin şahit mısır ekmeği fakat umut ama acı ve şerbeti şahadetin.Adige, Abhaz, Ubıh, Çeçen, Asetin… Kalktık Kuzey Kafkasya’dan göç eyledik.

Merhaba Hüzün…

Dağıldık dünyanın dört bir yanına, cam kırıkları misali. 21 Mayıs 1864, Tarihin gördüğü en büyük katliam ve sürgünün izdüşümüdür takvimlere. Yıllarca özgürlüğün adını dağlara yazmış yiğitlerin, emperyalist devletlerin saldırılarına karşı yurdunu yüreğinde saklayan kartalların, işkencede dahi hürriyeti haykıran insan onurunun sürgünüdür Mayıs 21.

Onbinlerce insan, yokedilen köylerinin ve aslında asla gerilerinde bırakmadıkları ölülerinin hüznünü de katık edip kendilerine yollara düşürüldüler. Binlercesi gemilere dolduruldu. Böyleydi emri Rus Çarının; “Buradan alınıp Osmanlı limanlarına götürülecek her Çerkes için bir altın, duyun gemiciler. “Duymuştu gemiciler. Binlerce insan, acıları, yasları, geride bıraktıkları, kurtlanan yaraları, sıtmaları ve gözyaşlarıyla açılıyordu bir tabut misali gemide, Karadenize…

Göremediği çoğu karşı limanı. Bir gece vakti karanlıkken sular, kaldırıp atıldı denize, ölüler, çocuklar, ihtiyarlar…Kurnazdı gemiciler. Bazısı varabildi karşı kıyılara. Karşı kıyılar Trabzon, Samsun, Kefken, Varna, Kıbrıs ve hatta Polonya, Almanya ve Ürdün, Mısır, İsrail. Dilini bilmedikleri, yüzünü görmedikleri ülkelerde yalnız, yaralı ve acılıyıdı insanlarım.

Bataklıklarında delta ovalarının, çöllerinde Arap yarımadasının gözyaşlarıyla suladılar, asırlar sonra şimdi, gölgesinde bu yazıyı yazdığım ulu çınarları. Yıllarca Kafkas Dağlarında barışın ve sevdanın türküsünü söyleyen Çerkesler şimdi sürgün diyarlarda ağıtlar yakıyorlardı yazgılarına.

Tarih dediğin bilmezken okuma yazmayı ,bizler dünyanın çatısında şiirler yazıyorduk sevdaya dair. Justinianos düşünmemişti daha hukukun külliyatını, ‘Xabze’ idi bizlere toplum olmayı öğreten. Dört bin yıllık yaşanmışlığın, kültürün, dilin ve geleneklerin ateşinde dövülüp çifte su verilmişti çeliğimize. Hüzün ve onur kaldı mahlasımız.

Bugün 21 mayıs 2010. Canlar ülkesinden, cennet bahçelerinden, vatanımızdan ayrı düşüşümüzün 146. yıldönümü. Ömrünce nice ulusları bağrında konuk etmiş, nice kavgaları görmüş ve acıyı ve zulmu en az biz kadar bilen Kıbrıs adasında ağlayan bir kafe ezgisini getiriyor kulaklarımıza usul bir akdeniz meltemi.

Sürgün içinde gurbetin torunları bizler her yıl olduğu gibi bu yılda, bir sahil kasabasında yıllar önce “tanrının çorbasını içmiş” atalarımızı anıyoruz. Gün geçtikçe zorlaşıyor bizler için nefes almak. Dilimiz dönmese de yüreğimizden su gibi geçiyor ghıbzeler. Ve kanı karanfil kızılında uğurluyoruz dalgalara.

Bugün burada biraz daha dik durabiliyor ve sesimizi biraz daha gür çıkarabiliyorsak değerli büyüklerimizin desteği sayesindedir. Bizlerden esirgemedikleri yardımları ve hoşgörüleri için Sayın Şamil Erdoğan, Adnan Cankılıç, Duriye Akkılıç, ve Dilek Gecalp’e teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Ağlangaçlı bir akşam üstünde “son sözler” ilhamlıyorum yurduma. Çerkesler, “Bizden yana değilse de henüz, bizden biri olacak özgürlük…”


Kıtıj Yunus Cem Biçer


Bu haber toplam 1954 defa okundu.


Bu habere yorum eklenmemiştir. İlk yorumu siz ekleyin.
Sitemizin hiçbir vakıf, dernek vs. ile ilgisi yoktur. Sitede yayınlanan tüm materyallerin her hakkı saklıdır. Sitemizde yayınlanan yazı ve yorumların sorumluluğu tamamen yazarına aittir.
Siteden kaynak gösterilmeden yazı kopyalanamaz.
Copyright © Cherkessia.Net 2009 İletişim: info@cherkessia.net