





Evet öyle. Nedenini bu kısa yazıda anlatmaya çalışacağım. Konuya dair sonda yazacağım örneği başta yazayım. Örneğin üç yıldır Tire başta olmak üzere bazı organize sanayi bölgesindeki tesisler tankerlerle su getirterek çalıştılar. Şimdilik tankerlerle de olsa su bulup getiriyorlar, yarın su kaynakları iyice azalıp su bulamazlarsa ne olacak?
Muhtemelen ürün üreten, istihdam sağlayan birçok ekonomik tesis kapısına kilit vurmak zorunda kalacak. Gıdadan örnek verelim. Gıda yoksa yemek de yok. Yemek için ithalat yapmak zorunda kalınacak ve bu durum suyun yanı sıra gıda egemenliğinin de sonunu getirecek.
Bu yılki sürece bir bakalım. Kurak bir yıl geçirdiğimizin farkındasınız sanırım. Ekim ayı gelmesine rağmen yağışlar bir türlü gelmedi. Zeytinler mikrolaştı. Kurak ayların gelecekte daha fazla artacağını tahmin etmek güç olmasa gerek. Gece ve gündüz arasındaki sıcaklık farklılıkları örneğin inciri mahvetti, incirlerin ağızları açıldı.
Çok sayıda orman yangını da çıktı. Bütün bunlar dünyanın ve özellikle de Türkiye’nin büyük bir iklim krizi ile karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Ürünler gelecek yıllarda iklim krizinden ve özellikle de kuraklıktan daha fazla etkilenecekler.
Açlık !!!!!
Kovid-19 pandemisi ve Rusya-Ukrayna savaşı dünyadaki yoksul sayısını artırırken, gelecek yıllarda da dünyanın bırakın az gelişmiş ülkeleri gelişmekte olan ekonomilerinde de açlık tehlikesi baş gösterebilir. İyi bir tarım politikası ve düzgün bir su yönetimi izlemezse açlık ve yoksulluk Türkiye’de de kendini daha fazla gösterebilir.
Neden mi? Yeryüzünde var olan suyun sadece yüzde 2,5’u tatlı su olarak tanımlayabileceğimiz nitelikteki sular. Bu suyun çok büyük bir kısmı buzullarda ve buz tabakalarında donmuş halde bulunuyor. Donmamış olan suyun büyük bir kısmı yeraltı suyu olarak akiferlerde (yeraltı sularının tutulup çekilmesi için oluşturulan geçirimli jeolojik birimler) depolanırken, yüzey ve atmosferik olarak değerlendirebileceğimiz su miktarı ise tüm tatlı su potansiyelinin yalnızca yüzde 0,4’üne karşılık geliyor.
Kullandığımız su, akışa geçen yüzey suları ve pompalar yolu ile yeraltından çektiğimiz yeraltı sularından meydana geliyor.
Dünyada tatlı suyun yüzde 18’i sanayi, yüzde 16’sı evsel tüketimde, yüzde 71’i tarımda kullanılırken, Türkiye’de tarım ve sanayide kullanılan su miktarı yüzde 84’e ulaşıyor. Geriye kalan yüzde 16’sı evlerde harcanıyor.
Neler Yapılabilir?
Ben su uzmanı olmadığım için sadece soruyorum. İyi bir su yönetimi için Türkiye ve dünyada tarım ve sanayide kullanılan sular denizlerden arıtılamaz mı? Ancak arıtıldıktan sonra da gerek sulamada gerekse sanayide bana göre tasarruf önlemleri uygulanmalı. Örneğin kapalı sulama barajları inşa edilmeli, kanallar ve borular yeraltına döşenmeli, vahşi-salma sulama artık unutulmalı.
Dünyadaki tatlı suların tek kullanılacağı olan evsel kullanımda su tasarrufuna herkes riayet etmeli. Kapalı barajlar, su ve enerji tasarrufu yapan makinalar-sifonlar-rezervuarlar ile fotoselli çeşmelerin sayıları çoğaltılmalı.
Hatta evlerde iki su kaynağı da kullanılabilir mi? İçme suyu için tatlı su kaynaklarından gelen borular, tuvaletler için arıtılmış deniz suyu boruları olabilir mi?
Böyle yapılırsa dünya bir nebze nefes alır diye düşünüyorum...

