Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Nurdan Şahin
Akılda Kalanlar
12 Ocak 2018 Cuma Saat 19:17


Çok kötü başlamıştı 2017…

Daha bismillah yeni yıl kutlamaları sürerken, Reina saldırısıyla sarsıldık; 39 kişi öldü, 100’e yakın kişi yaralandı. Akabinde, benzer bir katliam girişimini, İzmir’de bir kahraman polis, kendi hayatı pahasına engelledi. Şükür ki, yıl içinde bir daha bu tip bir terör eylemi olmadı ülkemizde. Ama Manchester’da, Mısır’da, Yemen’de ve Amerika’da ve yerkürenin çeşitli köşelerinde, birçok günahsız insanın hayatına mal olan eylemleri gerçekleştirdi insanlık düşmanları. Dünyanın hiçbir yeri güvenli değil artık ne yazık ki!


Türkiye yılın ilk çeyreğini sistem değişikliğini tartışarak – OHAL altında ne kadar tartışılabilirse- geçirdi. Bu arada, yurtdışında, diasporaya yönelik yapılmak istenen propaganda toplantıları nedeniyle, Avrupa ile çeşitli krizler yaşandı; tek kadın bakanımız Hollanda’dan sınır dışı edildi. Sonuç olarak, 16 Nisan’da, %51,41 lik bir oy oranı ile dünyada eşi benzeri bulunmayan, tamamen ülkemize özgü bir başkanlık sistemi – kısaca “başkan babamız yönetiyor” diye tanımlayabiliriz- kabul edildi. Türkiye’de en iyi çalışan sistemlerden biri olan seçim sisteminin güvenilirliği, bu referandumda, YSK’nın oy kullanımı sürerken verdiği damgasız oyların kabulü kararı nedeniyle, ağır bir darbe aldı.


Bu arada, günlük hayatımızı çok etkileyen ve hala geçerli olan bir yasak daha geldi: Wikipedia’ya erişim yasaklandı. Çağımızın en büyük ansiklopedisini kullanmak yasak canım Türkiye’mde!


2019’dan itibaren geçerli olması gereken yeni sistem, hızla yerleşmeye başladı. Mayıs ayında, parti devletine doğru önemli bir adım olan partili Cumhurbaşkanlığı gerçekleşti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ak Parti başkanlığı görevini de üstlendi gözyaşları arasında. Ülke artık KHK’larla yönetiliyor; parlamento neredeyse fiilen yok hükmünde, çünkü yasama yürütmenin elinde. Parlamento üyelerinin de bundan pek şikâyeti yok gibi sanki. Enteresan bir ülke burası vesselam. 


2017 yılı içinde 18 KHK yayınlandı; bunlarla 30 bine yakın kişinin daha kamudaki görevlerine son verildi; birçok dernek, vakıf, gazete, dergi daha kapatıldı. Başbakan’ın bazı yetkileri Cumhurbaşkanı’na devredildi-mesela MİT Cumhurbaşkanı’na bağlandı. Sadece OHAL ilanına yol açan sebeplerle yani meşum darbe girişimi ile ilgili olması gereken KHK’lar, her konuda yayınlanmaya ve uygulanmaya devam etti – sözgelimi, bir KHK ile TV’lerdeki evlilik programları kaldırıldı; o derece yani! Bu arada, haksız yere işten çıkartılanlar itiraz edebilsin diye, Ocak ayında OHAL Komisyonu kuruldu- hızla işlemlere başlayan komisyon ilk kararını tam 11 ay sonra, Aralık ayının sonunda vermiş ve 100 binin üzerinde başvuru varmış! 


Ne diyelim, hayırlısı. İşlerine iade talebiyle açlık grevine başlayan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, önce tutuklandılar, sonra serbest kaldılar. Hala devam ediyorlar açlık grevine; umarım akl-ı selim galip gelir ve sonlandırırlar. (daha önce de yazdığım gibi, bence açlık grevi ve ölüm orucu, başka hiçbir yol kalmadığı zaman başvurulacak mücadele yöntemleri )


Milletvekili dokunulmazlıklarını kaldırırken bir rahatsızlık duymayan CHP, kendi milletvekili tutuklanınca aydınlandı ve yakın tarihteki en başarılı, pasif direniş eylemlerinden birini gerçekleştirdi: Adalet Yürüyüşü ( bence diğeri de, gerçek amacından saptırılana kadar olan sürede Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık eylemiydi). Son derece başarılı organize edilen, sadece ülkenin değil dünyanın dikkatini çeken bu yürüyüş, herhangi bir somut hedefe evrilemediğinden, ne yazık ki öylece ortada kalıverdi- hoş bir anı olarak.


Seçilmiş belediye başkanları yerine kayyumlar atanmaya devam etti; ana muhalefetin buna hiç itirazı olmadı! Derken, sıra AKP’li belediyelere geldi- e onlar biraz daha eşit olduklarından, görevden alınmadılar, istifa ettirildiler.  Yılsonunda sıra CHP’li belediye başkanlarına geldi.  An itibarıyla, ülke nüfusunun önemli bir kısmı, seçmedikleri belediye başkanları tarafından yönetiliyorlar. Sahi, biz niye oy kullandık? Hem hesaplar sandıkta verilmiyor muydu?


Yaz aylarında, Büyükada’da aylar öncesinden kararlaştırılmış ve ücretli tercüman tutulmuş bir STK toplantısı, tercümanın ihbarıyla “basıldı” ; toplantıdaki insan hakları savunucuları- içerdeki pek çok başkaları gibi- boş yere aylarca tutuklu kaldılar; nihayet bırakıldılar. Yılın sonuna doğru bir başka inanılmaz tutuklama daha yaşandı- sivil toplumda faaliyet göstermiş/gösteren neredeyse her kuruluşa şöyle ya da böyle destek olmuş işinsanı Osman Kavala da hala neden olduğu belirsiz bir şekilde tutuklandı; neredeyse 3 aydır hapiste. Onun tutuklanmasından sonra, bazı sivil toplum kuruluşlarının ve saygın bir derginin verdiği “severiz ama valla bizle alakası yoktur” ilanları ise yüz kızartıcıydı.


Zarrab ve Halk Bankası davası, zaten netameli olan Türkiye-ABD ilişkilerini iyice tatsızlaştırdı. ABD’nin kurallarına uymak zorunda değil tüm dünya ama uymadığı zaman kesin ciddi bir yaptırım geliyor; bundan kaçış olmadığını Avrupa’nın en büyük bankalarının başlarına gelenlerden öğrenmiştik. Bizim durum biraz farklı tabii; sadece ambargo ihlali değil, oradan elde edilen haksız kazançların, kirli ellerde paylaşımı ve bu paylaşımın kendi ülkemizde herhangi bir cezai yaptırıma tabii olmaması işin en tatsız kısmı. 


Ekim ayında, ABD ile vize krizi başladı- ve bu durum bizim aileyi doğrudan fena etkiledi! Merisa, Mayıs ayında yüksek lisanstan mezun olacak ve biz maaile törene gideceğiz derken, benim dışımda herkes uçak biletlerini geri vermek zorunda kaldı! Neyse şimdi açıldı başvurular ama artık üç beş doların hesabını yapıp erken bilet almak yok! Ne zaman vize, o zaman bilet! Bu yarını belli olmayan dünyada, uzun vadeli planların şansı olmadığını bir kez daha tecrübeyle öğrendik.


Kızılca kıyamet yılsonunda koptu; son KHK ile darbe girişimine ve terör eylemlerine müdahale eden sivillerin hiçbir sorumluluk taşımadığı ve taşımayacağı ilan edildi. Her ne kadar iktidar, bunun sadece 15-16 Temmuz 2016’yı kapsadığı konusunda ısrarcıysa da, madde o kadar muğlak yazılmış ki farklı algılamamak ve ürkmemek mümkün değil. Nitekim sosyal medya, kendine bundan vazife çıkaran ve önüne geleni tehdit eden mesajlarla sarsıldı. Halef selef çatışması ise, bugüne kadar hiç görülmemiş boyutlara vardı. Bakalım, tüm toplumun ciddi tepki gösterdiği bu KHK’da bir değişikliğe gidilecek mi?


Memlekette bunlar olurken, dünyada bağımsızlık rüzgârları esti. Irak’ta Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve İspanya’da Katalonya bağımsızlık için referandum yaptılar ama sonucu kimseler tanımadı. Böylece, ulusların kendi kaderini tayin hakkının, her zaman ve her kesim için bir şakadan ibaret olduğu bir kez daha gün yüzüne çıktı. Trump ve Kim Jong Un karşılıklı nükleer tehdite devam ettiler. Trump, seçmenine verdiği sağ popülist sözleri birer birer tutmaya başladı; önce bazı İslam ülkesi vatandaşlarına giriş yasağı koydu; sonra Meksika ile sınıra duvar örme işi gündeme geldi; yılsonunda da Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak resmen kabul etti. Türkiye’nin girişimi ile BM nezdinde, neredeyse tüm dünyanın bu karara karşı çıkması ise iyi bir tepkiydi. 


Myanmar’da Arakanlı Müslümanlara uygulanan tehcir soykırıma dönüştü; hem de Nobel Barış Ödülü almış bir kadın başkanın, Suu Kyi’nin döneminde. Bir açlık grevi haberi de Kafkasya’dan geldi; 21 Mayıs Çerkes Tehcirini Anma Gününde yapılan duaya katıldığı için, izinsiz gösteri düzenlemekten ceza alan 67 yaşındaki Ruslan Gvaşe, açlık grevine başladı; 25 gün sürdürdüğü açlık grevini, yeterli kamuoyu desteği sağlandığı için sonlandırdı. Bildiğim kadarıyla, temyiz mahkemesi cezayı onadı ne yazık ki.


İyi şeyler de olmadı değil. Çok olmasa da… Işid zayıfladı mesela, coğrafi olarak çok mevzii kaybetti. Ancak, özellikle çeşitli ülkelerdeki uyuyan hücrelerinin yaratacağı terör tehlikesinin devam ettiği söyleniyor maalesef.


Teknolojide önemli adımlar atıldı- genlere yapılan müdahaleden, metal hidrojene; ucuzlayan uzay seferlerinden, havadan su elde etmeye varan geniş spektrumda, müthiş kazanımlar elde edildi (http://www.dailymotion.com/video/x6bolki) Tabii sonuçlarının ne olacağı, bu gelişmelerin hangi ellerde, nasıl kullanılacağına bağlı. 


Bir Türkiyeli kadın, Profesör Asuman Özdağlar, dünyanın en önemli üniversitelerinden M.I.T. ‘nin Elektrik Mühendisliği ve Bilgisayar Bilimleri bölümünün başına geçti. Bu arada, yerel ve milli değerlere dayan(a)mayan sevgili üniversitem BÜ dünyanın en iyi üniversiteleri arasında 190. olarak, Türkiye’den ilk 200’e giren tek üniversite oldu.


Holywood’un en önemli yapımcılarından Harvey Weinstein, gücünü kullanarak taciz ettiği pek çok ünlü-ünsüz kadın tarafından açıkça cinsel tacizle suçlandı; kadınların başlarına gelen taciz olaylarını anlatmaları ve tepki vermeleri için yüreklendiren “Ben de” (Me, too) kampanyası başladı. Artık kadınların susmuyor olması, mağdurun değil, failin hesap vermek zorunda kalması gerçekten sevindirici. Darısı, Türkiye’nin başına.


Yılın sonuna doğru, 11500 kişinin, kendilerinden habersiz, telefonlarına hedef saptırmak amacıyla Fetöcüler tarafından BYLOCK yüklendiği anlaşıldı ve mağduriyetlerinin giderileceği açıklandı. Yaşananları telafi etmese de, er ya da geç adaletin tecelli edebileceğine dair umutlar belirdi.


Sonuç olarak, Türkiye ve dünya halkları zor bir yıl geçirdi. 2018’in çok daha iyi olmasını da beklemek pek gerçekçi olmaz sanırım ama umutlarımız var tabii- daha iyi bir dünyanın tohumlarını atabiliriz belki 2018’de, hep birlikte.


Biraz gecikmeyle, iyi bir yıl dilerim herkese. En azından, 2017’den daha iyi bir yıl…


2017 de yaşananlar için kullanılan kaynakça:

https://www.evrensel.net/haber/342086/turkiye-ve-dunyada-2017-yilina-damga-vuran-olaylar

http://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-42477735

https://www.cnnturk.com/turkiye/iste-2017de-yasanan-en-onemli-siyasal-olaylar?page=1 


guşıps


Bu yazı toplam 4269 defa okundu.





Ilhami Erdogan

Yeni bir yıl. Bir öncekinden farkı sadece dilek tutulacak ve temenniler edilebilecek tazelikte olmasıdır. Başka bir numarası yok. Olmaması için umutsal niyazda bulunsak bile: İnsanlar ölecek. İnsanlar bir yana, çocuklar ölecek... ağlayan çocuklara 'şanslı' diye imrenerek bakacak ölüme çocuk doğuran kadınların ülkeleri. Devlet yöneticileri ahmaklıklarını muhafaza edecekler. Aristokratlar, viski bardakları ellerinde melodik nutuklar kusacaklar. Hiçbir şey daha iyi olmayacak. Ama kahrolası yazgı umut şarkısını bizlerin ağzından düşürmüyor. Ölülerin şarkıları biz dirilere bırakılmış mirastır. Bu şarkıların nakaratının olmazsa olmazı: Umut etmektir. Elimizde başka bir şey yok!

26 Ocak 2018 Cuma Saat 22:52
İhsan Eker (Hajuko)

Nurdan hanımefendi kardeşim evvelki yılın özetini yapmışsınız.
Hülasa yazdığınız vakaların sonuçlarını ömrümüz yeterse göreceğiz. Sizlere de hayırlı seneler dilerim.
Baki selamlar.

13 Ocak 2018 Cumartesi Saat 23:43
Sitemizin hiçbir vakıf, dernek vs. ile ilgisi yoktur. Sitede yayınlanan tüm materyallerin her hakkı saklıdır. Sitemizde yayınlanan yazı ve yorumların sorumluluğu tamamen yazarına aittir.
Siteden kaynak gösterilmeden yazı kopyalanamaz.
Copyright © Cherkessia.Net 2009 İletişim: info@cherkessia.net