Aralık ayının 26’sında Sovyetler birliğinin yıkılışının üzerinden 25 yıl geçmiş olacak....
Sovyetler birliği yıkılmasına yıkıldı da, bizim camiada bazılarının kafasında hala gölgesi beyinlerine kazınmış durumda.
Bir türlü unutamıyorlar.
Sovyet güzellemeleri özellikle Çerkeslerin sol tandanslı camiasında hala canlı.
***
Sovyet propaganda aracı güçlüydü...
Bize de ucu dokundu...
Günümüzde bile bu aracın ürettiği propaganda malzemelerini dillendiren kişilerimiz mevcut.
Komünizm bize okul verdi...
Komünizm olmasaydı okullarımız olmazdı....
Halbuki bu hiç gerçeği yansıtmıyor.
Çar ordularının Çerkesyaya en yoğun saldırdıkları dönemlerde dahi Rusya İmparatorluğu işgal ettiği topraklarda Çerkesçe derslerin verildiği okullar açıyordu.
Mesela her yıl kutladığımız Çerkesçe dil bayramı Stavropol Gimnazyumunda Çerkesçe öğretmenliği yapan Bersey Wumar’ın eğitimde kullanılmak üzere bastırdığı alfabe ve eğitim kitaplarının bir nevi kutlamasıdır.
Bersey Wumar bu okulda 1850-1860 yılları arasında Çerkesçe öğretmenliği yapmıştı...
***
Çerkesler Adli ve idari özerklikleri Sovyet döneminde aldı-kazandı falan filan...
Elbette bu da diğerleri gibi komünizm propaganda makinasının ürettiği diğer şeylerden birisi..
Halbuki mesela Doğu Çerkesyada 1400’lü yıllardan itibaren varlığını sürdüren soylular arasında yapılan seçimle oluşturulmuş bir nevi monarşik demokrasi olan Valıy’lik Çarlık tarafından bölgenin işgalinden sonrada kabul edilmiştir.
Adli olarak ise yine işgal edilen bölgelerde kadılık kurumunu Rusya İmparatorluğu tanıyordu...
Uzun lafın kısası, İmparatorluk Rusya’sında da Çerkeslerin adli, idari, eğitimsel özerklikleri ve hakları vardı...
***
Sovyet propagandası ise tüm bu ve benzeri hakların Sovyetlerle doğduğunu iddia ediyor bunu yayma yolunu izliyordu...
Çerkesler vatanlarından, bu tip şeylere sahip olmadıkları – olmayacakları için çıkmış değillerdi...
Mesela Batı Çerkesya’da sürülmeyen Pşıze bölgesine yerleştirilen Çerkesler de bu tip haklardan faydalanıyordu.
***
Uzun lafın kısası Çerkesler vatanlarından bu haklara sahip olmamaları için falan sürülmüş değildi.
Rusya imparatorluğu işgal ettiği tüm topraklarda Azerilerden, Özbeklerden tutun Tatarlara, Çerkeslere adli, idari, eğitimsel özerklikler-haklar veriyordu...
Bu vb. şeyler, komünist iktidarla Çerkeslere veya diğer halklara ulaşmış şeyler değildi...
***
Bizim camiada sovyetlerin çoktan yıkılmış olmasına rağmen hala birileri bu propagandayı bir şekilde sosyalizm, komünizm düşüncesini yaymak için kullanıyor...
Halbuki gerçekten dedikleri her şey dedikleri gibi bile olmuş olsa bu insanlarımızın komünist olması için öne sürülecek çokta mantıklı argüman değildir...
Bu hakları gayette komünist olmayan, hatta atıyorum tam tersine dini idare tarzını benimsemiş ülkeler dahi verebilir..
Mesela Yahudi şeriati ile yönetilen İsrail, kendi sınırları içerisinde yaşayan Çerkeslere (ve hatta diğer tüm halklara) bu hakları vermiştir..
Birisi çıkıp ‘-Yahudiler bize bu hakları vermişler, görüyormusunuz, haydi yahudi olalım’ derse komik bir duruma düşer.
Sovyetler bize bu hakları vermiş, dolayısıyla hadi komünist olalıma çıkan yaklaşım da bundan çok farklı değil...
Sovyetlerin yıkılışının ardından geçen 25 yıla rağmen hala böylesi sovyet propagandasını kafasında yaşatanlar da bir gün inşallah Sovyetlerin yıkıldığını gerçekten anlar.
Sn. Açumıj Hilmi,
Sol geçinen kimi dönüşçülerin geçmişteki sekter ve dışlayıcı tutumlarını eleştirmeniz yerinde. Bu kişiler ele aldıkları konuları biliyorlar mıydılar, pek emin değilim.
Kabardey "Velıy" (Büyük bey) kurumuna ilişkin bir çevirim var:http://cherkessia.net/makale_detay.php?id=3337
Beyler bu gelişmemiş yapı nedeniyle başarılı olamadılar, en başta modern devleti değil, geçmişin despotik feodal devletini amaçlıyorlardı. Yani köleliğin sistem olarak zayıfladığı bir dönemde daha çok özgür köylüyü pşılı yapacak bir devlet kurmayı istiyorlardı. 1739-1774 arası dönemde.
1829 Edirne Antlaşması sonu Rus İmparatorluk politikası, Çerkesler açısından köy beyliğini (pşı) tanıma, daha üst yapıları/ prenslikleri tanımama şeklindeydi. Bunu Meşbaşe İshak'ın romanlarında da görebilirsiniz. Örneğin Dağıstan'daki prenslikleri, Abhaz prensliğini tanıyorlardı, çünkü onlar Rus öncesi vardı. Kabardeyler dahil Çerkeslerin hiçbiri bir bölgesel prenslik kurumu yaratamamışlardı. Ekonomik yapı müsait değildi.
Kadılık kurumu (şer'i mahkemeler) vardı, Sovyet yönetimi 1920-1922 yılları arasında Adıgey'de de tanımıştı.
http://cherkessia.net/makale_detay.php?id=3627
1922'de Adıgey'de de medeni hukuk ve modern mahkemeler yürürlüğe girdi.
Sonuç olarak önemli konulara el atmış bulunuyorsunuz. Umarım çalışmaları geliştirir, derinleştirirsiniz. Bizlerden üstün bir yanınız kuşkusuz Rusça biliyor olmanız. Başarılar.
(Lütfen bu yorumumu bir alttaki yorumumla birlikte algılayın)
Cevdet ağabey yorumumda 2. ve 3. sıralarda yer alan ifadelerim kopyala-mesaj kutusuna kopyala yapıştır yaparken beceriksizliğim sebebiyle eksik çıkmışlar...
Burada eksik yapıştırdığım kısımları bulacaksınız...
2. Ağabey Valıylik kurumundan Rusyada da bu isimle tanınmış olması sebebiyle bahsettim. Yoksa pşımyıpş gibi özçerkesçesi ile belirtmedim.
Kendilerine tabii olmaları halinde var olan sistemleri sürdürmekten kaçınmıyorlardı. Devlet çıkarları bunda gözetmiyorlardı denilse yanlış olur herhalde, elbetteki işlerine de geldiği için – geldiği kadarıyla buna müsaade ediyorlar.
Valiylik kurumunun ortadan kaldırılması ise Rusya imparatorluğundan ziyade bizimle alakalı...
Şçyle izah edeyim, batıdaki feodalizmin etkisini yitirmesi ile alakalı olaylar Sovyet dönemi literatüründe edebiyattan, tarihe sosyolojiye oldukça geniş ele alınmıştı.
Bunda halkın feodalizme karşı duruşunun sovyet retoriği ile örtüşmesinin etkisi olduğunu her birimiz kabul eder sanıyorum.
Doğuda valiylik kurumunun ortadan kalkması ise böylesi bir halk hareketinden ziyade içerisinde soylularında yer aldığı bir şekilde ortaya çıkmıştı.
Buna bambaşka bir konu ile alakalı yazımda kısaca dip not olarak aktarmıştım.
Olduğu gibi buraya bir defa daha aktarayım;
(*) Resimdeki üç renkli (sarı beyaz-yeşil) yeşil zemin üstünde iki ok ve beş köşeli üç yıldızın yer aldığı ilk bayrak, Doğu Çerkesya’da Kabardey bölgesine General Glazenap tarafından 1805 yılında yapılan askeri seferde, Rusya İmparatorluğu askeri birliklerince Baksan nehri yakınlarında yapılan savaşla ele geçirilmiştir(1).
İkinci sırada yer alan bayrak ise Rusya İmparatorluğunca son Kabardey valisi (1809—1822) olarak tanınan Kuşuk Janhot (1758—1830) ve Rus hakimiyetini tanımayan oğlu Kuşuk Cambulat ‘Cambot’ (? — 1825 ) ve ona bağlı birliklerle batı Çerkesya ve Doğu Çerkesya’da bu bayrak altında Rusya İmparatorluğu hakimiyetine karşı savaşanların kullandığı bayraktır (2).
Çerkesya bağımsızlık savaşında hem doğu Çerkesya’da hem Batı Çerkesya’da savaşlara katılan Kuşuk Cambulat’ın babası, General Velyaminov tarafından (1825) yılında Nalçik Kalesine davet edilir. Ardından görüşme yapmak için Kuşuk Cambulat’ta çağrılır ve babasının gözleri önünde öldürülür (3). Kabardey bölgesini temsil eden bu bayrak üzerinde iki ok ile (Baksan, Kaşkatav ve Küçük Kabardey bölgesini) temsil etmek üzere altın iplikle işlenmiş (dışe yidağ ç.n.) beş köşeli üç sarı yıldız yer alır. A.P. Yermolov tarafından ganimet olarak Rus ordusunca ele geçirilmiştir. (4)
Üçüncü sırada yer alan yeşil zemin üzerine sarı renkle işlenmiş üç ok ve on iki yıldızın yer aldığı bayrak ise Çerkesya kurtuluş savaşı esnasında ve ardından gelen yıllarda da tüm Çerkesleri temsil eden bayraktır.
(1). Maksidov A.A. Znamena Kabardinskix knyazey i dvoryan // Geneologiya Severnogo Kavkaza- Nalchik, 2000. № 3.
(2) Kuşuk Janhot (1758—1830) ve Kuşuk Cambulat ‘Cambot’ (? — 1825 ) hakkında ayrıntılı bilgi için bkz: Adıgskaya (Çerkesskaya) entsiklopediya Glavnıy redaktor professor M.A. Kumahov fond im. B. X. Akbasheva, Moskva- 2006 Sayfa 934-935
(3) Konu hakkında ayrıntılı bilgi için; olaya şahit olan hem Kuşuk Cambulat ‘Cambot’u hem de Velyaminov’u şahsen tanıyan dönemin ünlü yazarlarından A. S. Griboyedov’un V. K. Kyuhelbeker’e yazdığı mektuba bakabilirsiniz. A. S. Griboyedev. Sochineniya. M. Xudojestvennaya literatura. Mektuplar başlığı, A. S. Griboyedev’den V. K. Kyuhelbeker’e mektup (23 Kasım 1825) 1988
(4) Maksidov A.A. Znamena Kabardinskix knyazey i dvoryan // Geneologiya Severnogo Kavkaza- Nalchik, 2000. № 3.
Cevdet ağabey uzun lafın kısası bu olay ardından son valıyden sonra bir daha valıy seçilmedi.
Ama dediğim gibi bence valıyliğin belkide sonunu getiren böylesi trajik bir olayın üzerine yazılımış edebi eserleri, filimleri falan sanıyorum ileriki tarihlerde göreceğiz.
3- Kadılık kurumu (şer'i mahkemeler) tanındı diye yien adli anlamda da özerklik olduğunu belirtmek istemiştim.
Bunun geleneksel hukuku zayıflatmak için kullanılmış olabileceğini belirtmişsiniz, pratikte böylesi faydası geldiğini düşünmüş te olabilirler, bundan faydalanmışta olabilirler, Ama ağabey yıne yukarıda bahsettiğim üzere örneği sadece bizim milletimizden vermeye çalıştım yoksa İmparatorluğun orta asyada falanda farklı bir uygulaması yoktu orlarda da kadılıklar çalışmya devam ediyorlardı...
Ufa, Kazan vs gibi daha bildik coğrafyalarda da bu özerklikler sözkonusuydu.
Bunlardan faydalandılar mı derseniz elbeteki faydalanabildikleri oranlarda faydalandırlar.
Uzun lafın kısası adli anlamda da İmparatorluğun özerkliklerden (elbette işine geldiği müddetçe) kaçınmamış olduğunu görüyoruz.
Cevdet Ağabey,
Öncelikle yazıda neden sadece söz konusu edindiğim yanlış gördüğüm tutumu ele aldığımı belirteyim.
Hatırlarsınız, derneklerimizde uzun dönemler, ‘derneğe siyaset sokmayalım’ görüşü hakim söylem olarak yerleşikti...
Halbuki bu söylem aslında ‘kendisini dönüşçü olarak tanımlayan’ halk gözünde sol olarak görülen belki kendisini içten içe sol olarak gören kesimin derneklere kendi ‘siyasi’ görüşlerinden başkasını sokmama işini gören bir söylemdi.
İşte bu kliğin günümüzde dahi süren (biraz sol kokan, biraz ben merkeziyetçi) ifadelerine, vatanımızdaki durumu ele alışlarına atıfta bulunmak içindi.
Yani (bence) nasıl derneklere siyaset sokmayalım ifadesi gerçek duruşlarını yansıtmıyorsa, sosyalizm veya o propagandasını yaptıkları şey (gerçekte) ne ise tam anlamı ile doğruları yansıtmıyor olmasıydı...
Elbetteki varsayımlar üzerinden yazmamız çok doğru değil.
İşte bu yüzden, Rusya çarlığı yıkılmamış olsa dahi o yaptıkları ham propagandanın sağladığı şeyleri Çerkeslere verebilirdi’yi dönemdeki reel durumla göstermeye çalıştım.
Örnekleri de bu yüzden özellikle çerkesler üzerinden verdim.
Yoksa, savaşın en cafcaflı sürdüğü dönemlerde gayet özerk olan rusyaya bağlı, prenslerine Abhazyada saraylar inşa edecek gelirler sunulmuş Abaza krallığı (Abaza kinyazlığı daha doğru deyim ya neyse) örneğini yakın coğrafyadan verebilirdim.
______________
Yine tamamen Rus çarlığına bağlı Çerkeslerin özerk-devlet yapılanmasının o dönem şartları içerisinde bizim kendi insanımızın dahi gözünde nasıl mümkün olarak algılandığını analatan örnekte verebilirdim.
Sizin çok iyi bildiğinizi düşündüğüm Abate’lerin siyasi çalışmaları...
Şhalaho Abu’nun söylenceleri derleyerek tarih bilimi yaklaşımının gerektirdiği düzen içerisinde Abatelerin Osmanlıdan nasıl yardım istedikleri ve bu yardım neticesinde Osmanlı himayesinde kendilerinin devleti yöneteceği bir çerkes devleti-hükümeti kurma çalışmalarının boşa çıkması üzerine Aynı şekilde Petersburga yönelmeleri vs. vs.
Elbetteki bunun reel karşılığı o dönem de vardı. Rusya çarlığının böylesi çzerk bir devleti onama-kabul etme olasılığı gayet mümkün gözüküyor olmalıydı ki bu söz konusu edilebiliyordu.
Uzun lafın kısası siyasi özerklik Rusya İmparatorluğu bünyesinde de olabilirdi.
Bunun örneğin Abatelerin arzuladığı minval üzerine imparatorlukça kabul edilmemesindeki sebep ideolojik veya sistemsel sebeplere dayanmıyordu.
İmparatorluk işgal ettiği orta asyadan tutun burnumuzun dibindeki Kırıma kadar böyesi özerklikler vermekten falan çok gocunan bir yapıda değildi...
Bunu reel olarak gerçekleşmiş, olmuş olan bizimle alakalı şeyler üzerine bindirerek aktarmamın daha düzgün olacağını düşünerek yukarıdaki yazıdaki örneklemeleri yapmıştım...
Bizim sürülüşümüzün temelinde; Devletin bekası ve gelişmesi için rus devlet politikasının (bunu çarlık-imparatorluk-Sovyet ve Federasyon dönemlerine de yaymak bence mümkün) Baltık denizi kenarından Karadeniz sahiline kadar devletin kurucu unsurlarıını güçlendirme bu bölgenin eksiksiz hakimiyetini kurma çabasının yattığını düşünürüm.
Petersburgla bunu kuzeyde tam anlamı ile gerçekleştirmiş olduklarına şüphe duyulmaz, güneyde de Çerkesya’nın kardeniz sahiliğ ve hinderlandında aynı neticeye ulaşmak için bizlerin sürüldüğünü düşünürüm. Bunun köklü petrodan itibaren var olan bir devlet politikası olduğu da çok bilinmez değil.