Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Hapi Cevdet Yıldız
Tokat Yöresi Erbaa’nın Saklı Kalmış Çerkesleri -III-
11 Eylül 2014 Perşembe Saat 14:18

Gece yarısına kadar Hatko Nuri’nin bahçesinde söyleşip oturduk, bol bol çay içtik, karpuz yedik. Çerkeslerden, Rusya’daki Çerkeslerin durumundan, özellikle de Çerkes Ethem Olayından söz ettik. Adıge yaşlıları Çerkes Ethem Olayına ilgi duyuyorlardı. Çerkes Ethem’in Yozgat isyanını bastırdığı, orada da çok sayıda kişiyi astırdığı, Mustafa Kemal’e bağlı Ankara valisini de yargılamak istediği, bu yüzden Mustafa Kemal ile Çerkes Ethem’in arasının açıldığını biliyorlar. Ancak başka nedenler olduğunu söyledim.

İverönü Köyü thamateleri: Sağ baştaki Tsey Nihat, sağ tarafında Ançok Nurettin, Hatko Nuri, yanımda oturan da Çunţıĵ Osman

Çerkes Ethem’in Mustafa Kemal gibi ağzı sıkı biri olmadığını, sinirlerine hakim olamayarak ağzına geleni söylediğini, 'Mustafa Kemal'i Meclis kapısında astıracağını söylediğini, Mustafa Kemal’in ise vaktinden önce  içindekini dışa vurmadığını, aşırı bir Türk milliyetçisi, bugünkü deyimle ülkücü anlayışta biri olmasına karşın tarafsız ve hoşgörülü biri imiş gibi kendini tanıtmayı başardığını, aksi halde o dönemlerde etkili olan Çerkeslerin onu başa getirmelerinin ve  destek vermelerinin düşünülemeyeceğini, muhaliflerini İstiklâl Mahkemeleri kurdurarak tasfiye ettirdiğini söyledim. İstiklâl Mahkemesi yargıçları için kanıta gerek yoktu, kişisel kanaat getirmeleri yeterliydi, dediler. Ben de öyleydi dedim.

Manyas – Gönen yöresinden  Doğu’ya yaptırılan Çerkes sürgünü üzerinde de duruldu. Bana 'Atatürk’ün kökeni nedir?' diye soruldu. Bilmediğimi söyledim. ‘Kimi Macir, kimi Yörük, kimi Arnavut, vs diyor ama bunları inandırıcı bulamıyorum. O bir eski  İttihatçı ve aşırı Türk milliyetçisiydi’ dedim.

Daha sonra Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı, Çerkesler tarafından sahiplenilişi ve korunması üzerinde durduk.

Bu arada, herhalde Tsey Nihat olacak, "Atatürk'ü koruma kanunu ve yasaklar birgün kalkacak mı, ne dersin?" diye sordu. Avrupa Birliği süreci içinde ilerleme ve yeni bir demokratik/ sivil anayasanın kabul edilmesi halinde daha özgürlükçü bir döneme girilebileceğini, yasakların kalkmasının beklenebileceğini söyledim.

                                                                                       ***

Gece Hatko Nuri’nin evinde kaldım. Nuri düzene uygun bir elma bahçesi kurdu ama elmaları para etmeyen cinsinden. Bu nedenle söküp yeni cins elma dikme niyetinde. Ben de aşılama yaparsa daha erken ürün alabileceğini söyledim. Nuri bir aşı ustası da.

Nuri içeride kahvaltı hazırlarken annesi Nadide Teyze ile söyleştik. Aklı başında, dimağı yerinde bir nine. ‘Nuri’yi Erbaa Lisesi’nde okuttum, daha sonra işe girdi, Trakya’dan bana bir gelin getirdi’ dedi.

Ben de yabancılarla evlilik yapılıp yapılmadığını sordum. ‘Eskiden pek yapılmazdı. Kölelere kız vermezlerdi ama kız aldıkları olurdu’ dedi. ‘Niçin?’ dedim. ‘Köle kız sinirli, alıngan olur. Şimdi işlerine geldi mi köle demiyor, kız veriyorlar. Kızlar köylü Türk’e varmak istemezler  ama okumuşsa ve şehirde oturuyorsa pekâlâ varırlar’ dedi.

‘Köyde Adıge olmayanlar da var mı?’ dedim. ‘Var’ dedi. ‘Bazı zengin kişiler hayrına bazı fakir Türk ailelere ev ve bahçe kuracak kadar yer verdiler’. Bu gibi kişiler varmış. ‘Çok sayıda kişi de şehre yerleşmek ve çocuk okutmak için tarla sattı, tarlaların birçoğu elden gitti’ dedi.

Köy geniş bir alana yayılmış, engebeli bir arazi, mahalle mahalle ayrılmış. Nuri ile birlikte köyün doğu ve güney taraflarını dolaştık. Yeni ve modern evler yapılmış. Meyve, sebze yetiştiriyor, tütün ekiyorlar. Tütün iyi cins imiş, para ediyor.

Köy kahvesinin önüne geldik. Kahve diyoruz ama çay servisi ve oyun yok. Gelen kendi çay ve şekerini getiriyor, birlikte içiyorlar. Kahvenin önü meydan, minibüsler duruyordu. ‘Her saat başı Erbaa’ya minibüs kalkıyor’ dediler. Çoğu kişinin özel arabası var, ancak olmayanlar ve kadınlar gidiyor, yolda yolcu alınıyor olmalı.

Çay içtik, söyleştik. Konuşmalar hep Çerkesçeydi.

Nuri, ‘Bana müsaade, eve gidip arabayı getireyim’ dedi. Biraz sonra döndü, ‘Seni Psıĥuray’a – 'Yuvarlak Su’ya'- götüreyim’ dedi, Ançok Nihat da bizimle yola çıktı. Psıhuray dedikleri yer köyün batısında yüksekçe bir düzlükteki gölet çıktı. Yaklaşık 100 - 150 metre kuturu olan bir çukur DSİ tarafından kazıldı, çukur bir daire oluşturuldu. Dağdan, yukarılardan gelen bir derenin suyu çukurda birikerek gölet oluşuyor. Bahçelere oradan parasız su veriliyor. Bu yıl kurak geçmiş, dere kurumuş, bu nedenle göletten su alınmıyor. Göletin dip kısmında biraz suyu kalmış. Bu su  da göletteki balıkların ölmemesi için. Gölet’in bir gideri ve köye doğru  suyun izlediği bir kanal teşkilâtı da var. Aynısını Kozlu/ Betmethable’de de görecektim.

 

Psıĥuray'da (Gölet) poz verdim, arkada İverönü Köyü

Gölete girişte ‘Gölette yüzmek yasak ve tehlikelidir’ yazıyordu. Nihat beye ‘Çocuklar bu yasağa uyuyorlar mı?’ diye sordum. ‘Ne gezer’ dedi, 'yaz boyunca göletten çıkmıyorlar’.

Tsey Yılmaz telefon etti, ‘Erbaa’dayım, gelip sizi alayım mı?’ dedi. Gelmemesini, Erbaa’ya geleceğimizi ve orada buluşabileceğimizi söyledim.

Köye dönerken Hatko Nuri, ‘Yakında bir Türk köyü var, görmek istersen gidebiliriz’ dedi. Gidemedik, çünkü Yılmaz bey bizi bekliyordu.

                                                                                                 ***

Erbaa’ya gittik. Sıradan bir Türk kenti, eskiden Ermeni ve Rum nüfus da varmış. Şimdi Müslüman unsurlar kalmış, Türk, Çerkes, Abaza, Alevi, Roman, Kürt, vs.

Nuri ile birlikte parkta bir süre dolaştık. Bu arada Tsey Yılmaz da geldi. Hatko Nuri ısrarla kalmamı, mevsimi olduğunu, köyde genç bir keçi/ erkeç kestireceğini söylüyor, ısrar ediyordu. Kalmaya vaktim yoktu. Büyük kızım Ankara’da rahatsızlanmıştı, ayrıca yüksek lisans mülâkatı da vardı, evde yalnızdı.

Bir süre Erbaa’da gezdik, Kafkas derneğine tahsis edilecek olan yerleri gösterdiler. Derneğin iki ayrı yerde iki salonu var. Şimdi Belediye’nin vereceği yerlere, iki ayrı ve güzel yere taşınılacak. Ancak Çerkes folklorunu öğretme amaçlı şimdiki salonlardan biri bırakılacak. Ayrıca iki ortaokulda da Çerkesçe sınıflar açılması planlanmış durumda, işlemleri tamam dendi.

‘Hatko Nuri, Tokat kebabı yedirmeden bırakmam’ dedi ve bir restorana götürdü bizi. Tok olarak Kozlu’ya gitmiş olduk. Değişik Çerkes yiyecekleri, özellikle ‘halıjo’, yağda kızartılmış peynirli börek getiriliyor ama fazla yiyemiyordum. Yaşlılar ‘Ye!’ diye sıkıştırıyorlardı. Sonunda ‘Suç Hatko Nuri’de, zorla Tokat kebabı yedirdi, böyle güzel yiyecekler olacağını bilseydim dünyada yemezdim’ diyerek işin içinden çıktım.

Betmıthablelilerle seminer öncesi: Sağdan sola - Hacko Nurettin Ağın, Ziraat teknisyeni, arıcı Baj Metin Baş, ben, Hatko Nuri, eski muhtar Nazım Taşkan

(Devam edecek)



Bu yazı toplam 4446 defa okundu.





hapi cevdet yıldız

Sayın Melgoş İlhami Demir, konukseverlikleri nedeniyle asıl ben Erbaalı, İverönülü ve Kozlulu hemşehrilerime teşekkür ederim.
Saygılar.

16 Eylül 2014 Salı Saat 08:50
İlhami demir

Sayin Cevdet yildiz hocam, yazdiklarinizla erbaamizi ve köyümüz kozluyu geniş kitlelere tanittiginiz icin oncelikle kozlu dernegi adina tesekkur ediyorum.
Yazilariniz hakikaten o kadar akici ki okumaya doyum olmuyor. Bir gunluk bir ziyareti bu kadar ayrintili ve uzun yazabilmek takdiri hakediyor.
HERŞEY İÇİN TEŞEKKÜRLER

15 Eylül 2014 Pazartesi Saat 00:08
hapi cevdet yıldız

Mzimta Circassian, Сэлам, адыгабзэ зыш1эрэр бэ, ау Кирилк1э тхак1э зыш1эрэр мак1э. Уи лъэ1у тыркубзэк1э згъэ1ун.

Bir arkadaş Kuban Devlet Üniversitesi'nde çalışıyor, üst düzey yorumcu olarak kendini tanıtıyor. Aranızda biraz olsun Adıgece bilen varsa konuşmak istiyorum diyor.
İlgilenenlerin bilgilerine sunarım.

13 Eylül 2014 Cumartesi Saat 14:02
Sitemizin hiçbir vakıf, dernek vs. ile ilgisi yoktur. Sitede yayınlanan tüm materyallerin her hakkı saklıdır. Sitemizde yayınlanan yazı ve yorumların sorumluluğu tamamen yazarına aittir.
Siteden kaynak gösterilmeden yazı kopyalanamaz.
Copyright © Cherkessia.Net 2009 İletişim: info@cherkessia.net