Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Dr. Karden Murat
TÜRKİYE’DE BİR İNSAN HAKKI SORUNU ; ÇERKES AİLE ADLARI
01 Mart 2013 Cuma Saat 19:25
Çerkeslerin en önemli özelliklerinden bir tanesi de her bir ailenin birer ad taşımasıdır. Bu adlar, dünyanın neresinde olursak olalım bizleri birbirimize bağlar. Çerkesler eğer aile adlarını, soyadları olarak kullanmakta iseler, bu onların Çerkeslik nişaneleridir. Bizler eğer bir Çerkes’in aile adı aynı zamanda soyadı ise, o kişinin Çerkes olduğunu bir çırpıda anlarız.

Türkiye’de yaşayan Çerkesler’in önemli problemlerinden biri de, aile adlarının aynı zamanda soyadı olarak kullanılmasının önünde hukuki engeller olmasıdır. Bizler bu nedenle çift soyadı taşımaktayız; bir tanesi nüfus cüzdanımızda yazılı olan, diğeri ise kalbimize kazınmış olan.

Konuya geçmeden önce, ana konu ile ilgili olmasada, ufak bir hatırlatma yapma gereği duymaktayım. Nüfus cüzdanımızda yazılı olan soyadlarımız ile, bizim kendi aile adlarımızın, Türkçe ve Çerkesçe’de sıralamaları da farklıdır. Soyadı kanununa göre ad önde, soyad ise sonda kullanılmaktadır. Çerkesçe’de ise aile adı önde, isim sonda kullanılmaktadır. Sosyal medyadan gördüğüm kadarı ile, Soyadı Kanunu’nun getirdiği bu kuraldan, Çerkeslerin bir kısmı da etkilenmiştir ve Çerkes aile adlarını isimlerinden sonra kullanmaktadırlar. Çerkeslerin bu durumu en azından günlük hayatlarında düzeltmeleri gerekiyor; aile adımız önde ve adımız sonda olmalıdır.

Çerkeslerde aile adları yüzlerce ve hatta binlerce yıllık bir tarihsel süreç sonucunda ortaya çıkmıştır. 500 yıl öncede bizim aile adlarımız vardı ve hepimiz bir diğerini aile adlarımız ile tanımaktaydı.

Binlerce yıllık birikimin ürünü olan aile adlarımızı, soyadı olarak kullanmamız, 2 Temmuz 1934 tarihinde çıkartılan 2525 sayılı Soyadı Kanunu ile engellenmiştir. Hala geçerli olan bu kanunun 3. maddesine göre : “Rütbe ve memuriyet, aşiret ve yabancı ırk ve millet isimleriyle umumi edeplere uygun olmıyan veya iğrenç ve gülünç olan soyadları kullanılamaz.” Bizlerin, aile adlarımızı soyadı olarak kullanmamıza izin verilmediğine gör, bu maddeye giren bir durumumuz olduğu anlaşılıyor. Bu maddeye göre şunlar soyadı olamıyor;

* Rütbe ve memuriyet isimleri

* Aşiret ve yabancı ırk ve millet isimleri

* Umumi edebe uygun olmayan isimler

* İğrenç ve Gülünç olan isimler

Çerkeslerin durumuna baktığımızda, Çerkes aile adlarının olsa olsa aşiret ismi veya yabancı ırk ve millet ismi olarak değerlendirildiği anlaşılıyor.

İşin garip yanı, Soyadı Kanunu’nun 1. maddesi şöyle söylüyor: “Her Türk öz adından başka soyadını da taşımağa mecburdur.”

Türkiye’de yaşayan herkesin Türk olduğunu iddia eden ırkçı ideolojinin içine düştüğü bu çelişki tam bir komedi. Bu ideolojinin fikrine göre, eğer Çerkesler de Türk sayılıyorsa, o halde neden Çerkes aile adlarının, aşiret ve yabancı ırk ve millet isimleri kapsamında değerlendirilip soyadı olarak kullanılmasına engel olunmuştur ?

Yok eğer bu kapsamda değerlendirilmediği iddiası var ise bizim aile adlarımız rütbe ve memuriyet ismi olmadığına göre, umumi edebe uygun olmayan isimlerden de olmadığına göre, ve madem Türk sayılıyoruz(!) ; aşiret ve yabancı ırk ve millet isimlerinden de olmadığına göre, yoksa iğrenç ve gülünç olan isimler kapsamında mı değerlendirilmektedir ?

Bir Çerkes, nüfus memurunun da gözünden kaçması sonucu kendi aile adını, soyadı olarak nüfusa tescil ettirmiş ve kullanmakta ise, en büyük mülkiye amirinin isteği üzerine (ki illerde vali, ilçelerde kaymakamdır) Cumhuriyet Savcısı, resmi olarak kullanılmakta olan soyadının bile değiştirilmesini, 6. Maddeye göre mahkemeden isteyebilir. Yani mülki amir, cumhuriyet savcısı ve mahkeme, sizin binlerce yıllık Çerkes aile adınızı kullanmanıza engel olma hakkına sahip.

Soyadı Kanunu’nun 7. maddesinde, kanunun yayını tarihinden itibaren iki sene içinde soyadı olmayanlar, taşıyacakları soyadını bildirmek zorundadır. Eğer seçmezlerse Soyadı Kanunu’nun 8. maddesi gereği, kendiliklerinden soyadı seçmeyenlere ad takmak ana kütüğün bulunduğu yerin en büyük mülkiye memuruna aittir. 1934 yılında, çoğunluğu köylerde yaşamakta olan ve elbette kanuni düzenlemelerden haberi olmayan Çerkeslerin, soyadlarını belirlemek işi, büyük ölçüde kaymakam ve valilerin ve bunların yetkilendirdiği nüfus memurlarının keyfine bırakılmıştı. Hepimiz büyüklerimizden işitmişizdir. Soyadı kanunun çıkmasından sonra nüfus memurları kendi insiyatifleri ile, ailelerimize keyfi soyadları vermiştir; Şimşek, Yıldırım, Öztürk, Hastürk, Özer, Özdemir v.s Çok az Çerkes aile, kendi aile adını, Türkçede de bir anlamı olduğu için soyadı olarak alabilmiştir.

Eğer soyadı, 7. maddeye göre kişiler tarafından seçilmişse, bu soyadlarının kanuna uygun olup olmadığını da yine ana kütüğün bulunduğu yerin en büyük mülkiye memuru karara bağlıyordu. Yani siz eğer binlerce yıllık Çerkes aile adınızı soyadı olarak kullanma talebinde bulunmuşsanız, bunu vali ya da kaymakam kendi keyfi görüşüne göre reddetme hakkına sahipti.

Türkiye’de Soyadı Kanunu ile ilgili, aşiret ve yabancı ırk ve millet isimlerinin soyadı olarak seçilemeyeceğine dair 3. maddeden kaynaklanan uyuşmazlıklar da olmuştur. Süryani bir vatandaş, nüfus kayıtlarında gözüken soyadını, Süryanice olan aile adı ile değiştirmek istemiş ve bundan kaynaklanan ihtilaf anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi’nin önüne gelmiştir. Anayasa Mahkemesi ise Soyadı Kanunu’nun 3. maddesini Anayasa’ya aykırı bulmamıştır. Mahkeme şöyle söylüyor: “Ulus bütünlüğünün algılanabilmesi ve aynı iklimde yaşayan insanların tasa ve kıvanç ortaklığı, koruma, kollama, yardımlaşma duygularının devamlılığı ve birbirlerine karşı yabancılaşmalarının önlenmesi nedeniyle yasakoyucunun bu alana müdahale yetkisi, kamu yararı ve kamu düzeni niteliğini içermekte ve takdir yetkisi içinde kalmaktadır.” Yani Türk olmayanlar “ulus bütünlüğü” için Türkçe soyadı taşımak zorundalar.

Bu karar, kelimenin tam anlamıyla skandal bir karardır. Anayasa Mahkemesi ırkçı bir yasa hükmünü, anayasaya uygun bulmuştur. Ne var ki bu karar oy birliği ile değil oy çokluğu ile alınmıştır. Bazı üyeler karşı görüş yazmışlardır.

Bir üyenin karşı görüşü ise oldukça dikkat çekicidir. Soyadı Kanunu’nun 3. maddesini çok isabetli bir biçimde ırkçılık kapsamında değerlendirmiştir. Bu üyeye göre : “Türkiye, Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesini 13 Ekim 1972’de imzalamış ve onay belgesini tevdi ederek 16 Eylül 2002’de taraf olmuştur. Sözleşme’nin 1. maddesinde ırk ayrımcılığının tanımı yapılmıştır. Buna göre “ırk ayrımcılığı” terimi, siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel veya toplumsal yaşamın herhangi bir alanında, insan hakları ve temel özgürlüklerin tanınmasını, uygulanmasını, bu hak ve özgürlüklerden yararlanılmasını ortadan kaldırmak veya zayıflatmak amacına ya da etkisine yönelik, ırk, renk, soy ya da ulusal veya etnik kökene dayalı her türlü ayrım, dışlama, kısıtlama ya da tercih anlamına gelir.”

Yine karşı oy yazısı yazan bir başka üye de, Soyadı Kanunu’nun 3. maddesini, ırk ayrımı kapsamında Anayasa’nın 10. Maddesine göre değerlendirmiştir Bu maddeye göre :“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin Kanun önünde eşittir”

Karşı oy yazısı yazan başka bir üye de ırkçılık kapsamında değerlendirme yapmıştır. Bu üyenin karşı oy yazısına göre : “Soyadı, kişiyi diğer kişilerden ayırmaya yarayan hukuki bir araçtır. Soyadı bireyin kimliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Aynı zamanda onun toplumda ki konumunu açıklamaya yarar. Genel ahlak ve alfabemizin gramatikal yapısına uygunluk dışında hiç bir sınırlamaya bağlı tutulmaması gerekir. Ancak itiraz konusu düzenleme belirtilen anayasal ilkelere ve uluslar arası sözleşmelerde yer alan esaslara aykırı olarak yabancı ırk ve millet isimleriyle soyadı alınmayacağına ilişkin bir düzenleme içermektedir.”

Son zamanlarda demokratik açılımlar yapmakla iftihar eden ve her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldığını söyleyen iktidarın, kelimenin tam anlamıyla ırk ayrımcılığı olan bu yasa hükmünü ortadan kaldırması bir zorunluluktur. Asimilasyon adı verilen ve bir insanlık suçu olan uygulamanın en bilindik yöntemlerinden bir tanesi de isimlerin değiştirilmesidir. Aksi halde her türlü milliyetçiliğin ayaklar altına alınması ve asimilasyonun bir insanlık suçu olduğu söylemi, sadece retorik olarak kalmaya mahkumdur.

Kendi aile adını, soyadı olarak taşımak isteyenlerin önünü açabilmek için Soyadı Kanunu’nun 3. Maddesi bir an önce değiştirilmelidir. Bunun dışında, soyadı değişiklikleri sadece dava açmakla mümkün olabilmektedir. Dava açmak ve bunu takip etmek ayrıca bir para zaman, bilgi ve emek gerektirmektedir. Kendi aile adlarını soyadı olarak almak isteyen kişilere bir kereliğine, dava açmaksızın, sadece başvuru ile soyadını değiştirme imkanı tanınmalıdır.

Bir kimsenin, kendi aile adını, soyadı olarak kullanmasının engellenmesi, hiç şüphe yok ki, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8 ve 14. maddelerini de ihlal edecektir. 8. Maddeye göre : “Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.” 14. madde ise şöyle söylemektedir: “Bu Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya toplumsal köken, ulusal bir azınlığa aidiyet, servet, doğum başta olmak üzere herhangi başka bir duruma dayalı hiçbir ayrımcılık gözetilmeksizin sağlanmalıdır.”

Eğer Çerkesler, kendi aile adlarını soyadı olarak kullanmak isterlerse ve Soyadı Kanunu’nun 3. maddesi gereğince, yargı makamları buna engel olursa, Türkiye’deki hukuk yollarının tüketilmesinin ardından konu mutlaka Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşınmalıdır. Anayasa Mahkemesi’nin karşı oy yazan üyelerinin de belirttiği gibi, Soyadı Kanunu’nun 3. maddesi doğrudan ırk ayrımcılığı ile ilgilidir. Bu madde ırkçı bir dünya görüşünü ifade etmektedir. 2013 yılında Türkiye’nin, hala mevzuat ve Anayasa Mahkemesi kararı ile, ırk ayrımcılığı yapması utanç vericidir. Türkiye bu utanç verici durumdan bir an önce kurtulmalıdır.

Çerkesler ise kendi aile adlarını kullanarak, geçmiş ile gelecek arasındaki bağlarını sonsuza dek sürdürme kararlılığında olmalıdır. Çerkesler aile adlarını asla unutmamalı, çocuklarına ve gelecek nesillerine bu aile adlarını aktarmalıdır. Kendi aile adını bilmeyen Çerkeslerin vebali anne ve babalarına aittir.

Çerkeslerde ad konusunda şöyle bir saplantı olduğunu da görmekteyiz: “Eğer kendi aile adlarımızı soyadı olarak alırsak bunun kullanımında zorluklar yaşarız, insanların çoğu anlamaz, üzerinde durarak yazdırmamız gerekir.” Bu düşünce tarzı bizim gerek adlarımızı ve gerek aile adlarımızı, ölüme sürüklemektedir. Bu hastalıklı fikirleri bir an önce temizleyip, onurla ve gururla, yazımı ve okunması ne kadar zor olursa olsun, kim hangi zorluğu çekerse çeksin, kendi aile adlarımızı soyadımız olarak kullanmalıyız. Dünyanın neresinde olursak olalım, Çerkes olarak tanınma ve tanıma imkanlarımız, ebedi bir şekilde ortadan kalkmaktadır.

Bir Çerkes’in kendi aile adını, soyadı olarak kullanmasını istemesi, kendisini mahçup edecek bir durum değildir. Onurlu bir istektir. Böyle bir isteğin hemen ardından olumsuz propogandalara kanıp; “biz bölücü değiliz”, “biz yediğimiz kaba pisletmeyiz…” gibi sözcüklerle Çerkeslerin, kendilerini aklama çabası gibi bir ezikliğin içerisine girmesine lüzum yoktur. “Yediği kaba pisletmek” cümlesi, ırkçı bir cümledir ve derin bir tarihsel kökeni vardır. Bu sözü kullanarak kendinizi aklama çabanız, sadece ırkçıların gönlünü okşayacaktır. Keloğlan Dergisi’nde, 1945'in Haziran ayında yayınlanan ırkçı bir manide şöyle söylenmekteydi :"O senin dediğin nankör Ermeni, Yemek yediği kapları kirletir, Hem yalan uydurur hem titrer tir tir…"

Soyadı Kanunu’nun yeni çıktığı dönemde, bir de soyadı türetme kurulu oluşturulmuş. Bakın 28 Kasım 1934 tarihli Cumhuriyet Gazetesi ne söylüyor : “araştirma kurumunun bulduğu yeni soyatlari sunlardir: Aragtokin, An, Arikboğa, Aris, Arpa, Asatekin … Aydar, Aydemir, Aydin Alp, Aydin, Aydoğdu, Aygan, Ayis, Aykut Alp, Aymaz, Ayna, Aytekin, Aytunür, Azak.” Yani biz Çerkesler, binlerce yıllık aile adlarımız yerine ne idiğü belli olmayan bir araştırma kurumunun uydurduğu soyadlarına mahkum olmuşuz.

Benim büyükbabamın Çerkesçe ismi Hatu (хьэтIу) ve büyükbabamın kardeşinin Çerkesçe ismi ise Hatış (хьэтIыщ) idi. Geçmişe dair bazı işaretler, isimlerimizde ve aile isimlerimizde saklıdır, kimbilir.

Bu yazı toplam 10219 defa okundu.





Nuh Açın

BENDE BU OLİMPİYATLAR YAPILMALI-YATIRIMLAR ARTMALI VE BİR GÜN ORAYA DÖNMELİYİZ DİYE DÜŞÜNÜYORUM.
''HAYIR İSTEMEZÜK..!'' GİBİ MESNETSİZ ÇIKIŞLAR KİMSEYE FAYDA SAĞLAMAZ.

05 Mart 2013 Salı Saat 11:26
Hakan MEMEYAĞI

Acımasız bir kültür katliamı yapıldığını düşünüyorum.
alim dedem cahil, memhağ ailem memeyağı, vatansever ve dindarlar hain ve daha niceleri bu durumun kime ne faydası vardı anlayamıyorum.

04 Mart 2013 Pazartesi Saat 23:03
ÖzGüR-Bursa

Murat abi sağolasın bilgilendirmeler için.
Çerkes aile adlarının alınamaması direkt insan hakları sorunudur. Kişi beşeriyetini istediği isimle tanımlayabilmelidir bu kadar basit.

04 Mart 2013 Pazartesi Saat 01:11
Sitemizin hiçbir vakıf, dernek vs. ile ilgisi yoktur. Sitede yayınlanan tüm materyallerin her hakkı saklıdır. Sitemizde yayınlanan yazı ve yorumların sorumluluğu tamamen yazarına aittir.
Siteden kaynak gösterilmeden yazı kopyalanamaz.
Copyright © Cherkessia.Net 2009 İletişim: info@cherkessia.net