15- 16 Aralık 2012 günleri Ankara Tes- İş Sendikası Konferans Salonu’nda imza yoluyla saptanan 216 delegenin, ayrıca kalabalık bir konuk ve dinleyici kitlesinin de katılımıyla, iki gün süreli olarak Adıge Dil Çalıştayı yapıldı.
Çalıştay süresince delege, katılımcı ve konuklar görüşlerini açıkladılar ve dilimizi ayakta tutmanın çözüm yolları üzerinde durdular.
Açılışı, Tokat delegesi Sayın Yılmaz Dönmez şahane bir bilgilendirme konuşmasıyla başlattı. Sayın Dönmez dil ve dilin güncel sorunları üzerinde durdu.
Çalıştaya Türkiye, Adıge cumhuriyetleri (AC, KBC, KÇC), Ürdün ve Hollanda’dan gelen görüş sahipleri de katıldılar. Adıge çizgi ve hareket temsilcileri olarak ÇHİ adına Habraço Murat Özden ve Kenan Kaplan, Demokratik Çerkes Girişimi adına K’eref Yalçın Karadaş, Çerkesya Yurtseverleri Hareketi adına da Tegulan Yakup söz aldılar ve birer konuşma yaptılar.
Sayın Tegulan’ın çoğu Çerkesçe, özeti de Türkçe olan konuşma metni Cherkessia.net’ten izlenebilir.
Niçin Adıge Dil Çalıştayı?
1864’te Adıge/ Çerkes ülkesinin işgale uğradığı, ülkenin Batı kesiminin adeta insansızlaştığı bilinen şeylerden. İnsansızlaştırma, Rus İmparatorluğu makamları tarafından yürütülen soykırım ve ülke dışına toplu sürgün politikası sonucu oluşmuştur. Bir ulusal varlığın hayat kaynağını kurutma, onu alınmış bir resmi karar doğrultusunda kadim ülkesinden çıkarıp bir dış ülkeye, Osmanlı topraklarına toplu halde sürme olayı, başlı başına bir soykırım ve sürgün olayıdır. Irk ve din ayırımının da açık bir örneği, bir insanlık suçudur.
Rus makamları bu tarihsel gerçekleri ‘olmamış’ hükmünde saymak ve saydırmak istemektedirler.
Öte yandan Osmanlı Devleti de, Ruslar tarafından, Karadeniz'in Anadolu ve Balkan limanlarına sürgün edilen Çerkesleri, İmparatorluğun dört bir yanına dağıtmakla, onların ulusal anlamda varlıklarını koruma/ sürdürme olanaklarını yok etmekle, sonuçta Rus politikalarına destek olmuş sayılır. Yani, Osmanlı, bilerek ya da bilmeyerek Rus politikalarına destek çıkmış oldu.
Özetlersem Çalıştay’da bu tür görüşler de dile getirildi.
İkinci olarak, Diasporada yaşayan Çerkeslerin siyasal hakları, asimilasyon politikası ve anadilinin baskı altında tutulması gibi sorunları üzerinde de duruldu.
Konuşmacılardan bazıları Adıgelerin Osmanlı ve Cumhuriyet dönemleri yönetimleri tarafından uygulanan olumsuz politikalar karşısında direnmeye çalıştıklarını belirttiler. Örneğin, Sayın Sefer Berzeg, ilk Adıge alfabesinin, II. Abdülhamit'in istibdâd yönetimi sırasında, 1897’de İstanbul’da hazırlandığını söyledi.
Bu nedenle, geçmişe saygı anlamında da, anadilini ve anadillerini yaşatmanın tarihsel ve demokratik bir görev olduğu vurgulandı. Eğitim- Sen temsilcisi olarak toplantıya katılan Genel Örgütlenme Sekreteri Sayın Mustafa Ecevit de Çalıştay’ı selamladı ve özetle şunları söyledi : “Kastamonuluyum, ben sadece bir dil biliyorum, sizlerse iki dilde konuşuyorsunuz. Ne muhteşem bir şey bu! Ben bir insanım, sizlerse ikişer insansınız. Anadillerinde eğitimi savunduğumuz için bizler, Eğitim- Sen Örgütü ve Eğitim- Sen Örgütü üyeleri olarak darbe dönemi sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandık, değişik kovuşturma, baskı ve işkencelere uğradık ama yılmadık, sizlerin de demokratik haklarınızı savunma konusunda yılmayacağınızdan eminim”.
Dil ve Alfabe Konusu
Dil ve alfabe, birbiriyle bağlantılı ama iki ayrı konu. Her iki konuda da çok geniş bir görüş çeşitliliği, yelpazesi dile getirilmiştir diyebilirim. Biri Adıgece için “Dillerin anası, dillerin hepsi Adıgeceden türemedir” dedi, Atatürk’ün Güneş- Dil Teorisini anımsatırcasına konuştu. - “Adıgece ölürse, tek sözcükle dünya dillerinin hepsi ölür” dedi.
Kafder eski Başkanı ve şimdiki Kaf- Dav Başkanı Agaçe Muhittin Ünal da söz aldı: “Dil ve alfabe konusunda DÇB (Dünya Çerkes Birliği) ve şimdiki Kaffed’in girişimiyle ortak bir dil ve ortak bir alfabe oluşturma konusunda çalışmalar yapıldı. Bilim insanlarından görüş ve destek aldık, o zamanki üç cumhuriyetimiz başkanları da bize destek sözü verdiler. Birkaç harf değişikliği ve eklemesiyle alfabe sorunu çözülebilirdi. Rahmetli Prof. Kumaho Muhadin bu iş için görevlendirildi. Adıge ve Kabardey yazı dillerinin tek bir dilde birleştirilmesi projesi üzerinde de çalışıldı. Bunun için, Kabardey/ Besleney lehçesi her iki yazı dilinin ortası bir özelliğe sahip. Bunu, özellikle bilim insanları belirttiler. Ancak alfabe ve ortak dil projesi için gerekli alt yapı olmadığından, eğitim dili konusunda da , Adıgelerin bir siyasal karar alma yetkisi (siyasi irade) bulunmadığından proje gerçekleştirilemedi” dedi. İşin burasında, dil ve eğitim birliği konularında asıl engelin Moskova'dan geldiğini bilmek için kâhin olmaya gerek yok. Moskova cumhuriyetlerin, örneğin kendi eğitim politikalarını bile oluşturmalarına, maddi anlamda toparlanmaları için de vergi koymalarına, yani gerçek anlamda devlet olmalarına izin vermiyor.
Nalçik’ten gelen Sayın Abaze İbrahim, “koşullar değişmediği sürece, Adıge dilinin 50, Kabardey dilinin de 100 yıllık bir ömrünün kaldığını” belirtti, “Çalışır ve işe omuz verirsek bu olumsuz tabloyu değiştirebiliriz” dedi.
İbrahim ilginç bir olayı da anlattı.
Adıgelerin Nostradamus’u
Yaklaşık 500 yıl önce Kabardey’de Bjıhal’ Livan (Бжыхьал1 Ливан) adlı bir kâhin/ geleceği gören bir bilge kişi yaşamıştı. Livan 500 yıl önce trenin, uçan ve kendiliğinden yürüyen vasıtaların (-otomobil ve uçakların-) icat edileceğini, Baksan nehrinin yukarı doğru akıtılacağını (-yani Baraj kurulacağını-) ve Baksan taşlık vadisinde kayaların tamamen temizleneceğini, sarışın ve mavi gözlü insanların (-Rusların-) Kafkasya’yı işgal edeceklerini, işgal sonucu Adıgelerin çok büyük bir yıkımla karşı karşıya kalacaklarını, bir kehanet olarak, bir hocaya yazdırmıştı.
Bütün bunlar gerçekleşti.
Kehaneti yazan kişi kehanetten korkup/ ürküp tüm ailesini toplayarak, yazdığı kitapla birlikte İstanbul’a göç etti.
Livan daha birçok kehanette bulunmuştu. Örneğin, daha sonra Çinlilerin Rusya’yı istilâ edeceklerini de söylemişti. Bjıhal’ Livan, gökyüzünde bir kuyruklu yıldızın, yani Çerkeslerin kurtuluşunu simgeleyen bir yıldızın, Adıge Yıldızı'nın görüneceğini (- kişisel tahminime göre bu yıldız Halley kuyruklu yıldızı olabilir, dedi Abaze İbrahim-), bu yıldızın görünmesi halinde Adıgelerin bağımsızlıklarına kavuşacaklarını ve Çerkesya’nın (Adıge Devleti’nin) kurulacağını yazdırmıştı. Kuyruklu yıldız 2062 yılında görünecek. Yıldızın görünmesi için 500 yıl geçmesi gerekeceğini de yazdırmıştı Livan.
İlginçtir, Karaçay- Çerkes Cumhuriyeti’nden Adıge tarihçi Dr. Vez Fatime’ye (Уэз Фатимэ) bir görüşmem sırasında Bjıhal’ Livan’ın öngörüsünü anlatmıştım.
Ertesi gün, Sayın Vez Fatime beni aradı. “Moskova Televizyonu’nda bir profesörün konuşmasını dinlemiştim. Seninle konuştuğum sırada aklıma gelmemişti. Profesör 2060 yılında Kafkasya’nın Rusya’dan ayrılacağı ve bağımsız olacağı öngörüsünde bulunmuştu. İlginç bir rastlantı” dedi.
“Livan’ın yorumunu ben 2062 yılı olarak tahmin etmiştim. Demek ki profesörün görüşü ile benimki arasında ciddi bir örtüşme söz konusu”.
Alfabe
Alfabe konusunda da sözcüler, RF yönetiminin Kiril dışı bir alfabeye izin vermediğini, Türkiye’de ise Latin alfabesinin kullanıldığını, Latin’in bilgisayar programlamaya daha uygun olduğunu, bu bakımdan derneğin Latin alfabesini geliştirmesinin ve Latin üzerine çalışmasının daha uygun olacağını söylediler.
Oylama yapıldı, Latin üzerine çalışma, ama Kirili de dışlamama kararı alındı (215/ 1). Maykop’tan gelen Dr. Necdet Hatam, Naje Ali İhsan Tarı’nın alfabesinde düzeltilmesi ve geliştirilmesi gereken noktalar bulunduğunu, ayrıca Kiril alfabesinde de eksiklikler bulunduğunu söyledi. Örneğin, "vıne (yнэ - "yынэ") ve "guı" sözcüklerinden, Kiril alfabesinde "ı" ("ы") harfinin düşürüldüğünü, oysa bilimsel yazılarda "ı" gibi seslerin harf biçiminde de gösterildiğini, örneğin 'vıne'nin "une" ("yнэ") değil 'vıne' ("yынэ"; ev) biçiminde , 'gu' (kalp) sözcüğünün de "gu" değil, 'guı' biçiminde yazıldığını, bu gibi eksikliklerin dilde ve alfabede sorun yarattığını, bu bakımdan Kiril esaslı geliştirilmiş yeni bir alfabe hazırladığını söyledi.
Ben de rahmetli Adıge dilbilimci Prof. Dr. K'eraş Zeynab'ın, bir bilimsel kollokyumdaki konuşmasında, resmi istek üzerine, tek sese tek harf esasına dayalı, biri Kiril, diğeri de Latin esaslı iki ayrı Adıge alfabesi hazırlayıp ilgili makamlara verdiğini, ama bir sonuç çıkmadığını söylediğini belirttim.
Dernek başkanı dilbilimci ve mimar mühendis Naje Ali İhsan da dört dilde (Adıge, Rus, İngiliz ve Arap) bir sözlük düzenlendiğini, şimdi de Kabardey lehçesinde alfabe ve sözlük çalışmalarının bunlara ekleneceğini söyledi. Eleştiriler için teşekkürlerini sundu ve çalışmaların devam edeceğini belirtti.
Şimdilik bunları belirtmekle yetiniyorum.
Yazı devam edecek...
yahu biz görmeyiz ama, görenlere temiz toplum bırakmalıyız derim...
07 Ocak 2013 Pazartesi Saat 22:44Sayın Blenawo Erkan, Sayın Kabardey Pşaşe,
Olayları ve görüşleri soğukkanlı karşılamakta yarar var. Sayın Abaze İbrahim, Kabardey Nostradamusu demedi, Adıge Nostradamusu dedi. Pekâla Kabardey Nostradamusu da diyebilirdi. Bu bakımdan söylenenleri birtakım yerlere çekmemek gerekir.
Siz de biliyorsunuz bugün resmi ve bölgesel anlamda Adıgey ve Kabardey yazı dilleri var. Bunu beğenmeyebiliriz, birleştirmeyi isteyebiliriz ama ma yok sayamayız. Beğenmiyorsak beğendiğimizi, nedenlerini açıklayarak yazmalıyız.
Dil anlamında elbette tek bir Adıge dili var, Kabardey de K'emguy da Adıgecenin birer lehçesi. Orta Asyada Türkçe konuşan uluslar, Kırgız, Özbek, Kazak, vb birleşme yolunu seçmediler. Onlardan farklıyız, aramızda çekişme yok, tüm Adıgeler ortak bir dil ve ülkede birleşmeyi elbette arzu ediyorlar. Karşı olanlar olabilir, ama çoğunluk birleşme yanlısı.
Birleşmede engel, bugün için bilimsel ya da teknik sorunlardan kaynaklanmıyor, tamamen politik bir sorun. Sorun, temelde egemen olmamaktan kaynaklanıyor. Yani gerçek bir özerklik oradaki cumhuriyetlere tanınmış değil, tanınması için mücadele etmek gerekiyor.
Bakınız İskoçya'nın kendi eğitim ve vergi politikalarını oluşturma yetkisi var, bir oylamayla İskoçya ve Kuzey İrlandanın bağımsız olma hakkı da var. Böyle şeyler Rusyada ölü, kullanılmayan kanun hükmünde.
Geleceğimizi elbette kehanete bırakamayız. Ama umutsuz olmamak da gerekir. Kış kıyamet gibi bir günde yüzerce insanın dilimizin sorunlarını görüşmek üzere Ankarada toplanmış olması umut verici. Samsun, Tokat gibi yerlerden hemşehrilemiz kendi tuttukları otobüslerle Ankaraya gelmişler, maça ya da dansa gitmemişler.
Demek ki halkımız bir uyanış aşamasında. Ayrıca gelenlerin çoğunun genç ve eğitimli kişiler olduğunu da belirtmeliyim.
Saygılarımla.
Sayın Hapi yazınızın bir yerinde geçen şu cümle kullanıcısı açısından talihsizi olmuş.
''Nalçik’ten gelen Sayın Abaze İbrahim, “koşullar değişmediği sürece, Adıge dilinin 50, Kabardey dilinin 100 yıllık bir ömrünün kaldığını” belirtti, “Çalışır ve işe omuz verirsek bu olumsuz tabloyu değiştirebiliriz” dedi.''
Vallahi Abaze İbrahim kusura bakmasın ama bu cahiliye laflarıyla kurultaya gündemini vurmuş. Başka gündem aramaya gerek bırakmamış nerdeyse.
Ya arkadaş ''Adıgey dili ayrı Kaberdey dili ayrımıdır? Nasıl cahilce söylemler bunlar? İllaki lehçe farkına vurgu yapacaksanız 'DOĞU DİYALEKTİ BATI DİYALEKTİ dersiniz. Yok yapmayacaksanız sadece ADIĞABZE dersiniz. Yok onuda yapmıyorsanız dilinizi ''eşek arıları'' soksun daha ne diyeyim.
Çerkes halkı Çerkesyadan ve tek ulus olmaktan bahsediyor şunların hala söylediği şeylere bak. Bu milletin akil insanlarını vatansever insanlarını çileden çıkarmak mı amacınız soruyorum sîze. SORUYORUM.
Sayın Hapi sözlerim size değil yukardaki konuşmaları yapanlara biliyorsunuz. Siz sadece aktarıcısınız o açıdan ayrıca teşekkür ederiz.