Filmlerde olduğu gibi, ruh bedenden ayrılıp az yükseldikten sonra, çıktığı bedenine ve bedenin çevresinde olup bitenlere bakarya, zaman zaman kendi kendime bunu yapmaya çalışırım. Genelde, son zamanlardaki hal ve hareketlerim ile hayat felsefemle veya olmam gereken ile çeliştiğim duygusuna kapıldığım zamanlarda yaparım bunu. Gerçi herşeyi unutup kendimi hayatın akışına bıraktığım zamanlarda az değil tabiki. ”Tabiki” diyorum çünkü öyle olmasını istiyorum. Yani tabii olsunki, bu hata sadece bana ait olmasın.
Hep beraber olan bitenlere ve gündeme önyargılarımızdan kurtularak bakmaya çalışalım.
Örneğin herkesi çoktan bıktırdığını bildiğim Çerkes=Herkes meselesi.
“Kaf-fed”gibi bir kurumun yönetimini oluşturan veya “ÇHİ” gibi insiyatifi ele alabilmiş, ortlamanın biraz üstünde zeka, bilgi ve beceri gerektiren konumdaki insanların, kavram ve isimlerin içeriğini bilmeme itimali gerçekten varmı? Yani gerçekten bu insanların, samimi olarak, Çerkes ismiyle kendi dışımızdaki halkların sadece Adığe halkını adlandırdığını, anlamama veya bilmeme olasılığı varmı?
HAYIR YOK!
O zaman bu tartışmanın ne için çıkartıldığını anlmaya çalışalım. Akıllarda soru işareti yaratan, gündemi aslı astarı olmayan konuyla meşgul eden, benim gibi bazi arkadaşlarımında kurulan tuzağa kapılmasıyla, bu içi boş tartışma sürüp gidiyor. Çerkes isminin lastik gibi istenen her tafa çekilen oyuncak halini alması ve insanların istedikleri anlamları yükledikleri ilginç bir araç halini aldı. Kuş beyinli birilerinin böylesi tuzak kurmaya akılları yetmiyeceğinden emin olduğum bu konu elbette özenle seçilmiş. Akıl hocalarını merak etmiyor değilim. Kendisiyle bir el satranç oynamak büyük bir zevk olurdu.
(Senaryo -1)
Eğer,bana artık komik gelen ve böylesi saç-baş yolduran bir anlayışla ortaya atılan konu, Sayın Bağpşı’sinin (Бэгъ(мэ я) пщы) (Bağ’lar büyük bir Abdzah sülalesi-Pşı ise malumunuz) ziyaretine dek sürdürülmüş, bundan sonra unutulacaksa, ozaman bilinki isteklerine olumlu cevap alamamışlardır. Konuyu uzatmanın anlamı kalmamıştır. Yani, ya sanki hiç bu konuda fikir ayrılığı olmamış gibi davranacaklar yada karşı fikri kabul edip olayı kapatacaklar. İkinci ihtimalde hatalarını kabul etmiş görünüp, kamuoyundan puan bile toplamış olurlar.
(Senaryo-2)
Ama yok bu konu bu şekliyle veya az yumuşayarak (sadece Adığeler ve Abhazlara indirgiyerek)sürdürülüp devam ederse, bilinki gerekli kişilerden isteklerine olumlu cevap almışlardır. Yani Abhaz kardeşlerimizi uluslar arası platformda ve özellikle Türkiye siyasi platformunda destek için Çerkes nüfusunu dernekler aracılığıyla kullanarak, sonuç itibariyle bazılarının kişisel çıkarlarına hizmet ettirecekler. Bu satranç misali üç veya dört hamle ilerisini düşünüp yapılan (Rusyada örneklerini çokca gördüğümüz)planın sonunda eminim bazı kişiler, yeryüzü cenneti güzelliğindeki Abhazyada, ya değerleri milyon dolarlarla ölçülen arsaları yok pahasına alıp üstüne kondurulacak villaları zengin Ruslara satacaklar veya herşey “yolunda gitmesi” durumunda, ihtimaldir 2014 olimpiyatlarına yönelik, beş veya daha fazla yıldızlı oteller yapacaklar. Her iki durumdada elde edilecek rant milyar dolarlarla ölçüldüğü kesin.İlk planda akla gelen budur çünkü Abhazya'nın şu anda toprağından daha değerli sunabileceği birşeyi yok. ”KAN-FED”in (rusca şekerleme)web sitesine girip Soçi olimpiyatlarıyla ilgili olumsuz görüşleri olup olmadığına bakma zahmetine girmeyeceğim. Lakin, ”KAN-FED” yönetiminde olan veya yönetimde olanların birinci dereceden akrabaları aynı zamanda Abhazya'da inşaat şirketi veya turizm şirketi sahibi veya ortakları olup olmadıkları konusunu elimden geldiğince araştırmaya çalışacağım.
Şimdi soracağım soruların cevapları, üçüncü senaryomun temelini oluşturacağı için yardımınızı esirgemeyin lütfen.
Kendinizi Rusyanın yerine koyarak cevap vermeye çalışın.
Sizin için fiziki, ekonomik ve uluslararası itibarınıza zarar verebilecek, Çerkesya davasını nasıl kontrol altına alırdınız?
İçteki insanları ve kurumları (daha önce yaptığınız gibi)en kötü ihtimalde fiziken yok edebileceğinizi bilmezmisiniz?
En büyük diasporaya sahip ülkedeki sivil topum örgütlerine etki edebilecek, olumlu veya olumsuz yönlendirebilecek bir çatı kurmaya veya böyle hazır kurulmuş bir yapılanmayı kontrolünüz altına almakla başlamazmıydınız?
Daha önce “etkili yöntem olarak” birçok kez kendini ıspatlamış, yöneticileri satın almaktan çekinir miydiniz?
Yukarıdaki senaryolarda ne kadar gerçek payı var bilemem ama bazı şeyleri tutturduğumdan eminim. Rusyanın politikalarına uygun ve özellikle tarz olarakda Rusların “parayla” sorun çözme yöntemlerine uygun bu senaryolar dahada genişletirek devam ettirilebilir. Hele hele Rusyanın ustaca çok uzun vadeli planlar yapabilen kurumlarıda gözönüne aldığınızda, oscar kazanabilecek senaryolar bile yazabilirsiniz. Bu sizin hayal dünyanıza kalmış birşey.
“Şeytanın en büyük başarısı, insaları, kendisinin var olmadığına inandırmasıdır...”
Aslında ironi yada karamizah denecek bir hitapla başlasam durumumuz ahvalimiz sanırım daha çarpıcı olur.Memleketten kalma samimiyetimize güvenerek "Abi" diye hitap etmek istiyorum aslında çünkü sayın,bay yada bey tarzı hitapların aslında bizim mantığımızın üretmediği hitaplar(kelimenin birebir anlamından değil işleyiş mantığından bahsediyorum),bunun uzantısında da bizim mantığımızın (tabiki orjin yada asıl olarak var olan hali değil) üretemeyeciği çok sınıfsal bir zihin ürünü olduğunu düşünüyorum ama gel gör ki daha manidar olan sışnaxıj ile başlayıp sonunu getiremeyecek hatta ortasını bile sürükleyemeyecek bir adiğabze yazın bilgim var malesef.çelişki ve karamizah budur sanırım.
Yazıyı okuduktan sonra,satınalmak temelli çözümlere takılıp kaldım aslında.Şimdiye kadar hep şuna inanmak istedim aslında satmaz yada satın alınmayız.Yada sışnaxıjxer,thamadexer acaba kendisine köklü geçmişten gelen büyük birikimi olan bir saygıyı,koca bir toplumu,kültürü yada binlerce yıllık bu birikimin aktarımıyla kendilerinin önemsenmelerini,insanları ve kendimce saydığım tüm bu geniş,köklü altyapıyı hiçe sayarak ki aslında aptal yerine koyarak belli çıkar yada umutlar için değişirlermi.Bu mantık tamamen duygusal ve geleneksel birikimimizin bize aksettirdiği bir düşüncenin ürünüdür,farkındayım."Atalarımızın kemikleri sızlar,yetimin hakkı" gibi ajitasyonlar yapmak değil gerçekten derdim.Çünkü her toplumun bu tip problem insanları olmuştur bizdede yaşanmıştır ama inanılmaz bir birikim adeta sonsuza kadar yokoluşa gömülsün dercesine böyle çıkar ilişkileri kurabilirlermi bu kadar "önder insanlar".
Bunu sadece Çerkes mantığıyla değil normal bir insanın onur,haysiyet gibi ahlaki değerlerini sorgulamak ta bana düşmez.Ama en basit çıkar mantığıyla düşünülse bile,örneğin yönetiminin çoğunluğunu otdü mezunu mimarların oluşturduğu bir inşaat şirketi Soçi deki olimpiyat otelinin ihalesini aldı ki geçmişinde çok ciddi şeyler yapmış büyük bir firmadır.Yani bu firma bize ne verebilir ihale olarak.Boyası,kalıpcısı vs vs.yan sanayi işleri alabilirsiniz sanırım.Bumudur değştiğimiz şeyler.Artık daha büyüğü olmadığı içinmi yoksa daha büyüğü varda paralarımı yetmediğinden alamadıklarını anlayamadığım jeepler ve küçük hatta orta ölçekli bekentiler içinmidir bu değiş tokuşlar.Alttakiler için büyük ama büyükler için harcıalem işler içinmidir bu takaslar.İnan böyle olmamasını istiyorum.Doğru değildir diye ümit ediyorum.Şeytan orda bir yerde biliyorum ama burda olmaması umudunu taşımak istiyorum.
İbrahim bey Cherkessia.net 'in güçlü kalemlerinden birisi olacak gibi. Köşede kadrolu yazarlar kısmına katılması güzel olmuş. Knedi adıma takip etmeye çalışacağım. Çünkü oradan yazan insanların gündemlerini merak ediyorum. selamlarımla.
16 Nisan 2011 Cumartesi Saat 16:37Sadakat, Köpek ve Birey
Semih Akgün
Şimdi bak
Bu karakter işte
Deniz kenarında
Sadık bir köpeğin
Bak oyunlarına
Sadece otur
İzle gözlerinle
Deniz kirliymiş
Soğukmuş kime ne
Sahibinin attığı
Sopayı taşı
Denizde bulup
Ağzıyla kapıp
Getirebilmek için köpek
Atar kendini
Dev dalgalara
Tehlikelere
Sorgu sual etmez
Görev adamı
Düşünmez atlar
Sorgulamaz sonunu
Ha bu karakter yani
Bende bir köpek kadar
Sadık olabilirdim
Bir başkasına
Ama ne yapayım
Ben bireyim
Karşımdaki bir başkası
İnsandır benim adım
Boyun eğmezim
Her onurlu insan gibi
Sadakatim
İlkelerime
İnancım Rabbime
Güvencim ellerime
Sus denince susup
Konuş denince
Konuşamam
Bana kendin olmayı
Öğretti ailem ve yaşam
Başkalarına kul ve köle
Olmayı kesinnnnn değil…