Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Hapi Cevdet Yıldız
Çerkes Sorunu Yeniden Gözden Geçirilmelidir -2
31 Mart 2011 Perşembe Saat 22:32

Bundan önceki aynı başlıklı ilk yazımızda Çerkeslere ilişkin bazı tarihsel ve güncel konulara değinmiştik. Ancak ne yapılması gerektiği gibi konuları ele almamıştık.

Bugün Çerkesler, 1864 Rus yok etme/soykırım politikası sonucu 40 üzeri ülkeye dağılmış bulunuyorlar. Anayurtta kalmayı başaran Çerkeslerin sayısı 1 milyon bile değil. 2010 yılı RF resmi nüfus sayımı sonuçları açıklandığında yeni etnik durumu öğrenmiş olacağız.

Şu anda Cherkessia. net sitesinde (29 Mart), bir gazeteden alıntı olarak, ilk resmi sayım sonuçları veriliyor. Buna göre, Rusya Federasyonu nüfusu 2002’de 145 milyon 166 bin 731 iken, 2010’da 142 milyon 905 bin 200’e düştü. 2 milyon 261 bin gibi bir nüfus düşüşü sözkonusu.

Düşüş, ülke dışı göçlere ve Slaviyan nüfustaki doğum azlığına bağlı olabilir.

***

Kuzey Kafkasya'da yeni nüfus durumu

RF’ye bağlı ‘Kuzey Kafkasya Federal Okrugu’ (KKFO) toplam nüfusu, yeni verilere göre 9 milyon 496 bin 700’dür (Yuvarlak nüfus 9, 5 milyon). 2002’de okrug nüfusu 8 milyon 933 bin 889 idi. Buna göre nüfusta 562 bin 811 ya da yüzde 5, 9 gibi bir artış gerçekleşmiş.

KKFO’nu Karadeniz’e ulaştıran ‘Güney Federal Okrugu’ içinde yer alan Krasnodar Kray (5, 225, 800) ve Adıge Cumhuriyeti (440, 400) regionlarının toplam nüfusu 5 milyon 666 bin 200’dür. 2002’de toplam nüfus 5 milyon 572 bin 330 idi. Şu durumda 94 bin gibi küçük bir nüfus artışı sözkonusu.

Bu son iki region nüfusunu Kuzey Kafkasya Federal Okrugu nüfusu ile birleştirdiğimizde, coğrafi ya da tarihi Kuzey Kafkasya’nın nüfusu 15 milyon 162 bin 900’e ulaşıyor.

Zavallı Adıge ülkesi ya da Çerkesya, Rus soykırımı politikaları sonucu ne hallere düşmüş?. . Hepsi şimdilerde birkaç yüzbin Adıge (15 üzeri nüfus içinde 700 bin Adıge)…

***

2010 yılı nüfus sayımı kesin sonuçları, 2013 yılında açıklanacakmış.

Sonuç olarak Adıge Cumhuriyeti nüfusu 7 bin civarında bir düşüşle korunmuş sayılır. Kabardey-Balkar Cumhuriyeti nüfusu 901 495'ten  859 800'e düşmüş, 41 bin üzeri azalmıştır. Azalma, yöre dışına göçe, çzellikle Rusların ayrılmasına bağlanabilir. İnguş Cumhuriyeti nüfusu ise, 2002’deki 467 binden 413 bine düşmüştür:54 gibi önemli bir azalma sözkonusu. Azalma, savaş, ekonomik yıkım ve İnguş ülkesine yatırım yapılmaması gibi nedenlere ve yöre dışı göçlere bağlı. Bilindiği gibi, İnguşetya Çeçen sığınmacıları barındırmıştı.

***

Kuzey Osetya-Alanya Cumhuriyeti nüfusu 2002’deki 710 bin 275’ten 712 bin 900’e yükselmiş, yani 2 bin gibi küçük bir artış sözkonusu. Kuzey Osetya Rus Ortodoks Hıristiyan mezhebine bağlı bir nüfusun yaşadığı bir region,Müslümanlar azınlıkta. Diğer Hıristiyan yörelerinde olduğu gibi, Osetler de eski doğurgan olma özelliklerini yitirmiş bulunuyorlar.

***

Krasnodar Kray nüfusu ise, 5 milyon 125 binden, 5 milyon 225 bine, Stavropol Kray nüfusu da 2 milyon 735 binden, 2 milyon 786 bine çıktı, yani birer küçük artış sözkonusudur. Her iki regiondaki artış, Ermenistan çıkışlı Ermeni göçleri ve Müslüman nüfusun doğurganlığıyla açıklanabilir, toplam artış 151 bin gibi çok az.

***

Cumhuriyetlerden Dağıstanın nüfusu 2002’deki 2 milyon 576 binden 2 milyon 977 bine yükselmiş bulunuyor (Yuvarlak hesap 3 milyon nüfus). Nüfus 400 bin ya da yüzde 13, 4 gibi yüksek bir artış kaydetmiş. Şu durumda Dağıstan, Stavropol Kray’ı geride bırakarak, ‘Kuzey Kafkasya Federal Okrugu’nun en çok nüfuslu regionu olmuştur. Dağıstan yerli nüfusunun region dışına çalışmaya gittiği de düşünüldüğünde, yerli (Müslüman) nüfus artışı daha da yüksek olmalı, artış yüksek doğum oranı ile açıklanabilir. Dağıstan’da çok karılılık (poligami) da var. İmam Şamil’i anlatan “Cennetin Kılıçları” kitabının yazarı Bayan Lesley Blanch, Çeçen ve Dağıstanlıları “Şehvetli Müslümanlar” olarak betimler. Bu durumda olan kadınlara oluyor, Çeçen kadını gibi, Dağıstanlı kadın da çilekeştir. Çocukları büyütmek, aileyi ayakta tutmak ve gurbetteki kocayı aylarca beklemek kadına kalıyor. Çeçen ve Dağıstanlı erkeğin gittiği, çalıştığı yerlerde ikinci, üçüncü karılarının bulunduğu da söyleniyor. Ancak Çeçenler arasında sıkı bir dayanışma ve yardımlaşma olduğu, bu yolla çocukların korunduğu da biliniyor.

***

Çeçen Cumhuriyeti nüfusu 2002’deki 1 milyon 103 binden, 2010’da 1 milyon 269 bine yükselmiş bulunuyor. 165 bin 400 ya da yüzde 13 gibi bir artış sözkonusu. Koşullar Dağıstan’ınki ile aynı gibi. Çeçen erkeği de çok karılı olabiliyor. Her iki yörede ve İnguşetya’da Şafii tarikat örgütlenmeleri hala güçlü, Adıgelerin aksine akraba evliliği var, kadınlar sıkı bir baskı ve kontrol altında, erken evlendiriliyorlar. Lesley Blanch, 19. yüzyılda dul bir Çeçen ya da Dağıstanlı kadının dulluk süresinin bir ay olduğunu, hemen ardından birine nikahlandığını yazıyor. Humeyni dönemi İran’ında da bir ara öyle olmuş, Saddam Irak’ı ile yapılan savaşta ölenlerin özellikle güzel olan eşleri imamlar tarafından zengin evli erkeklere, bir iki denmeden –sevabına- nikahlanmışlar, bu da nüfus patlamasına yol açmış, kadınlar sokaklara dökülüp ‘kürtaj serbestisi’ diye gösteriler yapmışlardı.

Geride Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti kalıyor. Nüfus 2002’deki 439 binden 478 bin 500’e yükselmiş durumda. 39 bin ya da yüzde 8 gibi bir artış var. Cumhuriyetin Karaçay ve Kabardey (Çerkes) nüfusu, Çeçen ve Dağıstanlılar kadar olmasa bile, yine de doğurgan. Artış bundan olmalı.

***

Sonuç, ilk saptama olarak, regionlardaki, özellikle cumhuriyetlerdeki Müslüman nüfus oranının yükselmiş olduğunu söyleyebiliriz. Karaçay-Çerkes’ten Hazar Denizi’ne uzanan bir alanda Müslüman nüfus kaynıyor. Ekonomik geri kalmışlık ve mahrumiyet gibi nedenlerle, buraları Ruslar açısından çekici değil. Buralarda Rus’un sesi çıkmıyor, yani Naşiler (Rus milliyetçi gençler) yok. RF Başbakanı Vladimir Putin turizm yatırımı ve 2014 Soçi Olimpiyadı yoluyla buraları yeniden çekici köşeler haline getirmeye çalışıyor. Rus nüfus Stalin ve Kruşçev dönemlerinde devlet eliyle ve teşviklerle kenar bölgelere, bu arada buradaki regionlara da yerleştiriliyordu. Yani Ruslaştırma politikaları uygulanıyordu. Kolhoz sisteminin (köy tarım kooperatiflerinin) dağılmasıyla devlet desteği ve Rus yerleşim politikası da çökmüştür. Nüfus artışı, geleneğini daha fazla korumuş, daha köylü, daha yoksul ve daha dindar kalmış olan yörelerde daha fazla gerçekleşmiştir.

Bir başka çapıcı özellik de erkek nüfus oranının yüzde 46-47’ler düzeyinde seyretmesidir. Bunu da erkekler arasında alkol -kısmen de uyuşturucu- kullanımına, yani erken erkek ölümlerine bağlayabiliriz.

***

Türkiye Çerkeslerinin sorunu nedir?

Türkiye’de demokratik açılım ve yeni bir anayasa beklentileri var.

Mevcut anayasanın ruhu 1924 anayasasına, onun aşırı milliyetçi/Kemâlist ilkelerine dayanıyor. Daha sonra, 1961 ve 1982 anayasalarıyla durum daha da kötüleşti, militerleşti. Birçok anayasa değişikliği yapıldı, ancak anayasanın militer ruhu değiştirilemedi. Ayrıca anayasanın, asker tarafından konmuş, ‘değiştirilmesi teklif edilemeyecek’ maddeleri var. CHP ve MHP bu maddelerin değiştirilmelerine karşı, militer anayasa yanlısı.

‘Solcularımızın’, CHPli Abazaların ve Kaffed yöneticilerinin kulakları çınlasın.

***

Mevcut anayasaya göre, eğitim dili sadece Türkçe, diğerleri yasak ve bölücülük. T. C. Anayasası’nın 42 maddesinde şöyle yazılı: “Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez”. Böyle bir hüküm ve uygulama sadece Türkiye’de var. Murat Bardakçı ve Erhan Afyoncu gibi ırkçılar bu gibi çağdışı yasaklamaları savunuyorlar.

Sadece bu ikisi değil, çok sayıda kişi ve etkili Türk bürokratı da aynı kafada.

Anayasanın dil yasağı ile ilgili hükümleri uluslar arası hukuk kurallarına ve Avrupa Birliği (AB) normlarına tamamen aykırı. AB’nden yasağı kaldırma istekleri geliyor, ancak ırkçı/Türkçü çevrelerin, asker ve yargı dahil bürokrasinin engellemeleri nedeniyle bir ilerleme sağlanamıyor. Faşist çevreler yasağın kalkması durumunda asimilasyon politikasının, asimilasyon yoluyla Türk sayısını çoğaltma politikalarının darbe alacağı, dahası çökeceği kaygıları içinde. Bu gibi çağdışı ve hasta beyinli insanlar aslında toplumun küçük ama etkili bir kesimini oluşturuyorlar.

2010 anayasa değişikliği referandumunda değişiklik aleyhine yüzde 42 gibi yüksek bir ‘Hayır’ oyu çıktı. İlk bakışta korkutucu. Ancak ‘Hayır’ diyenlerin çoğunluğu Alevi-Bektaşi ve Dönme. Alevileri biliyoruz, Dönmeler ise, Balkan/Selanik kökenli ‘Müslüman Yahudiler’. Türkiye’deki Dönme sayısı 500 bin ile 1, 5 milyon arasında tahmin ediliyor. Bu insanlar sırf din ve mezhep kaygıları nedeniyle gericiliğe, “sol ve ilerici” bir partidir diyerek CHP’ye, takıntı biçiminde oy veriyorlar. Tam bir paradoks.

Bu insanlar arasında iletişim var, birbirlerini tanıyorlar.

Aleviler korkuyorlar. Tarih boyunca, Yavuz Sultan Selim’den, yüzlerce yıldan beri devlet destekli saldırı ve katliamlara hedef olmuşlar. Ancak çok güvendikleri CHP bile onlara yar olmadı. 2 Temmuz 1993 Sivas katliamı yaşandığında Erdal İnönü başbakan yardımcısı, Tansu Çiller’in yardımcısı idi.

Katliamı seyretti.

***

Kürtler, Aleviler ve Romanlar AB tarafından korunmaları istenen toplumlar. AB tarafından bu üç topluma ilişkin demokratik açılım programları destekleniyor. Ancak faşist baskılar bu üç toplumla sınırlı değil. Bu üç toplumun entegrasyonu, korunması ve eşit haklara kavuşturulmaları isteniyor. Diğer toplumlar, yani Çerkesler, Abazalar, Lazlar, Araplar, Hemşinliler, Müslüman Pontus/Trabzon Rumları, Trakya Patriotları, Gürcüler, Pomaklar ve toplam 40 kadar Türkiyeli ulusal toplum sindirilmiş ve susturulmuş durumda, bu toplumlar AB’nin gündeminde yok ya da yoklar gibi. Bu toplulukların AB tarafından Türk toplumuna tam ‘entegre olmuş’, ‘Türkleşmiş’ olan ve ‘baskı görmeyen topluluklar’ olarak ‘kabul edildikleri’ anlaşılıyor.

***

Bu algılamayı ‘haklı çıkaracak’ veriler de var:Örneğin bir AB ülkesinde ya da İsviçre’de en az 20 öğrencinin istemesi halinde, o öğrencilerin anadili devlet tarafından okulda okutuluyor. Nitekim, AB ülkelerinde Kürtçe, Zazaca ve Süryanice eğitim hizmeti veriliyor. Ama başka bir Türkiye dilinden eğitim talebi olmamış. Oysa, sadece Almanya’da 40 binin üzerinde bir Çerkes nüfusu var. İsveç dışında, anadili eğtimi konusunda tek bir girişim bile yapılmamış. İsveç’teki de 11 öğrenci bulunamadığından başarısız kalmış.

Üstelik AB ülkelerinde düzinelerle Çerkes derneği var, ‘Avrupa Çerkes Dernekleri Federasyonu’ bile var. Hepsi gölgesinden korkuyor mu ne?. .

Avrupa’dakiler öyle de, Türkiye’dekiler farklı mı?. .

***

12 Mart Ankara Çerkes Mitingi’ne, sözgelişi Kaffed ne diye karşı çıktı? Niçin üye derneklere üst üste fakslar çekerek mitingi sabote etmek için çalıştı?. .

Tarih önünde bunun hesabı verilebilir mi?. .

Bunlara, Rus saldırganları titreten yiğit Tığujıko Kızbeç’in torunları denebilir mi? Onlar o ada layık olabilirler mi? (Tığujıko Kızbeç için bkz. ‘Kafkas Savaşı Tarihinden Bir Sayfa’, internet).

***

Hedef demokrasi

Türkçülerin ya da AB’nin bize giydirmek istediği deli gömleğini (Türkleştirme politikasını) çıkarıp parçalamalıyız. Çerkesler adına onlar karar veremezler, kararı ancak ve sadece Çerkesler verebilirler. AB ve Türk ırkçıları bizi demokrasi mücadelemizden caydırmamalı.

12 Mart Mitingi, Kürt ve Aleviler dışında talepte bulunan bir Adıg’e/Çerkes topluluğunun da bulunduğunu dünyaya duyurdu.

Demokrasi mücadelemiz uluslar arası hukuka uygun düşecek bir anayasa talebi üzerine odaklanmalıdır. Mücadelemizin sağcısı, solcusu, dincisi gibi yönleri olamaz. Mücadele ortaktır, bir ulusal mücadeledir. Ulusal mücadelede bizden yana olanlar ve bize karşı olanlar vardır. ‘Tehlike karşısında bütün Bjeduğlar kardeştir’. Öyle olmalı. Demokrasi mücadelesinden kaçanların yeri Çetin Altanın “Lanetliler Bahçesi”dir ya da Lermontov’un savaş kaçkını Korkak Harun’unun ruhunun saklandığı karanlık dehlizlerdir (Korkak Harun için bkz. “Kafkasya Kültürel Dergi”, sayı 22).

***

Türkiye Çerkesleri tarihinde parlak sayfalar vardır, herkes Çerkes yiğitliğini bilir. Kurtuluş Savaşı Adıg’e kalpağı giyenler tarafından yürütüldü. Ancak, bunun dışında, istenmeyecek oluşumlar da var. Örneğin, İstanbul-Ankara arasındaki iktidar çekişmeleri sırasında, 13 Nisan 1920’de Düzce’de, Sadrazam Damat Ferit Paşa yanlısı bir kalkışma olayı yaşandı.

Çerkes Ethem, Ankara’dan verilen emirle, zaten yatışmış olan Düzce’ye geldi ve iki günde 53 kişiyi ağaçlarda sallandırdı (bkz. ‘Ülkede ve Dünyada Neler Oluyor?’, Cherkessia. net, 13. 01. 2011).

Bu yıldırma hareketinin bir sonucu olarak çok sayıda kişi can korkusuyla Düzce ve diğer yörelerden, Sakarya Irmağını geçip Yunanlılara sığındı. Her taraftan Yunan'a sığınmış olan ve Yunan işgal kuvvetleri komutanlığına bağlı olarak milis hizmeti gören kişi sayısı 10 bin dolayında imiş. Bu sayının 2-3 bin kadarının Adıge/Çerkes ve Abaza olduğu söyleniyor (bkz. ‘Geçmişin Labirentlerinde Bir Gezinti ve Kosovalı Adıgeler’, internet).

Ayrıca Afyon’dan Eskişehir ve Bilecik’e dek Ege ve Marmara yöreleri 3-4 yıl süreyle Yunan işgali altında kaldı. İşgal altındaki yörelerde Çerkes köyleri de vardı.

Bu durumda, sırf Çerkesler mi suçlu oluyorlar?Yunan bayraklarını kent ve kasabalara çekenler ve indirtenler kimlerdi?. .

***

Çerkesler Ege’de Yunan işgaline karşı ilk direnişi veren insanlar. Birçok Ege kent ve kasabasına asılan Yunan bayraklarını indirtenler de Çerkesler. Ünlü Türk yazarı Kemâl Tahir’in “Yorgun Savaşçı” romanı okunmalı, orada da anlatılıyor, filmi de var. Kemâl Tahir, bilindik hacıyatmazlardan değil, gerçekçi biri. Yazar dediğin de, M. Bardakçı ve E. Afyoncu gibi değil, öyle olmalı. Başka roman, yazı ve belgeler de var tabii.

Yunan işgali öncesinde ve sonrasında Çerkeslerin dernekleri (kulüpleri) de vardı. Yunan yönetimi altında, 1921’de İzmir’de bir Çerkes Kongresi toplanmış ve bir bildiri yayınlamıştı. Bir işgal yönetimi döneminde olmuş olan şeylerden biridir bu. Türk ırkçıları bunu ve Çerkes Ethem olayını ağızlarına sakız yapıyor, Çerkeslere veryansın ediyorlar. Kendi suçlarını ise söylemiyorlar tabii.

Peki, Yunan işgal bölgelerindeki Çerkesler “işbirlikçi” idiler de, diğerleri “direnişçi” mi idiler?10 bin işbirlikçiden 2-3 bin Çerkes’i düşelim, geriye kalan 7-8 bin kişiyi, Türk’ü ve diğerlerini nereye koymalı?. .

Bunun gibi münferit şeyler toplumları suçlamak için gerekçe olamaz.

Bu bakımdan sorunları iyi bilmeli, tekrar tekrar incelemeden ve uzman görüşü alınmadan politik konuşma yapılmamalı ve aceleci yazılar yazılmamalıdır.

***

Edilgen bir toplum olmamalıyız

Bize, bizim dışımızda esvap biçilmeye çalışılıyor. Kimseden, örgütlerden ses çıkmıyor. Derneklerimiz geyik muhabbeti yapıyor. Anayasa izin vermediği halde, ‘Halk Eğitim Merkezleri’ kanalıyla ‘resmi kurs açma’ gibi olmayacak işler peşindeler. Bakanlık, yasal mevzuat uygun değil diyor, Kaffed ‘lütfen’ der bir havada, kitleleri oyalamaya ve edilgenleştirmeye çalışıyor.

Alevi Dernekleri Federasyonu var, 60 bin kişinin katlımı ile İzmir’de bir Alevi Çalıştayı yaptı, bizim Kaffed ise ne yapıyor?. .

Suriye’de Çerkesler Arap değil Adıge/Çerkes olarak tanınıyor, Çerkes kimliğiyle orduda general, hükümette de bakan oluyor. Ürdün’de de öyle. Oralarda Türkiye’deki gibi ırk ayırımı ve asimilasyon politikaları yok. İsrail’de de Çerkesler Adıge/Çerkes olarak tanınıyorlar.

Türkiye ise, Çerkes’i etkili bir Türk’ün damadı olmadığında ve Çerkes olduğunu da yadsımadığında general yapmıyor ve yükseltmiyor. 1923’ten beri bu böyle. Aradaki fark bu.

A. Necdet Sezer Cumhurbaşkanı, Org. Çetin Doğan da 1. Ordu Komutanı olmuş deniyor, doğru, dahası var, Çetin Doğan darbecilikten tutuklu, Sezer ve Doğan, her ikisi de Türkçü/ulusalcı. Böyleleri midir Tığujıko Kızbeç'in torunu olanlar?. .

Rusya’da Rus olmayan kimseye sen Rus ol, sen bir Rus’sun denmiyor, ama Türkiye’de deniyor. İnsanlar kimlik değiştirmeye, kimliğini yadsımaya zorlanıyor. Asimilasyon politikaları uygulanıyor. Gerçek olan şey de bu.

Alevi Dernekleri Federasyonu gibi kimlik ifade eden bir örgütlenmemiz bile yok. Derneklerimiz dansçı yetiştiriyor, dansçı eflasyonumuz var.

***

Bir de Filistin örgütlenmelerini örnek almak isteyenler var. Filistin Arapları İsrail işgaline karşı kendi öz topraklarında (Batı Şeria ve Gazze’de) mücadele yürütüyorlar. Onlar siyasi ve silahlı mücadele veriyorlar. Bizim mücadelemiz ise, silahsız, demokratik ve barışçı bir mücadele. Biz , 90 yıl önce, Çerkesler olarak, diğer halklarla birlikte Yunan işgaline karşı silahlı bir mücadele yürüttük, savaştık, Türkiye bağımsızlığını gerçekleştiren güçler arasında yer aldık. BMM’nde temsilcilerimiz de vardı. Ama savaştan sonra, iktidar el değiştirdi. Tıpkı İsrail'deki gibi. Demokratik olarak kurulan İsrail’de iktidar, kısa bir süre içinde, silahlı Siyonist kliğin eline geçti ve devlet kimlik değiştirdi. Türkiye’de de benzeri bir durum yaşandı. Kurtuluş Savaşı’na katılan ‘Anasırı İslamiye'ye verilen sözler çiğnendi,savaştan hemen sonra, iktidar orduya dayanan ırkçı/Türkçü kliğin eline geçti. Bugünkü yük oradan geliyor.

Şimdi, toplumla birlikte çağdaş bir yeni yönetim, anayasal bir düzen oluşturma hedefimiz var. Bu hedefe giden yolda bizden olanlar ve olmayanlar var. Kim demokratik bir anayasayı, anadillerinde eğitimi savunuyor, o kişi ve o örgüt bizden yana. Kim Türkleştirmeden, asimilasyondan yana, o da bizden yana değil. Saflar bu kadar net ve açık. Demokrasi mücadelesi toplumsaldır, mücadeleye destek veren birinin Çerkes kökenli olup olmaması hiç fark etmez. Bizden yana olanlar kardeşlerimizdir.

Demokrasiyi savunan bir Roman bile bizim kardeşimizdir, ırkçı düzenin savunucusu bir Çerkes ise asla kardeşimiz olamaz.

Durum budur.

Not: Devam edecek.


Bu yazı toplam 4480 defa okundu.





Aytek Öztürk

1864 Sürgünüyle Soçi'den Türkiye'ye geldik.wubıhım ve nedense Türkiye'de ki ve Kafkasya'da ki çerkeslerin bölünme isteklerini anlayamıyorum. Rusya federasyonunun baskısına maruz kalan çerkesler özellikle din farklılığından dolayı bir nevi direniyorlar. Türkiye'de ki çerkesler neden bölünmeyi destekliyorlar anlamış değilim. Anadolu topraklarında yaşanmış savaşlara ve dışarıdan gelen göçlere baktığımızda özellikle Karadeniz bölgesinde o zamanlar ki nufus oranına göre kıyasladığımızda,çok fazla kafkasyadan gelen nufus var.Rusya'da Anavatanda yıllarca süren savaşlar yaşanmış, hristiyan baskılarla göçe zorlanmışız.İngiltere ve Osmanlı bizleri kabul edeceğini söylemiş. Din etkisinden dolayı Osmanlı topraklarına gelmişiz. Osmanlı Devletinin Ermenilere ve hıristiyan toplumlara karşı Anadolu'yu Müslamanlaştırma politikalarında kullanılmışız. Bu politika ile bu topraklara yerleştirlmişiz.Bataklık araziler verilmiş bir çok çerkes geri dönmek istemiş engellenmiş.Osmanlı Devleti bu sürgünün yükünü karşılayabilmek için dünya kadar borca girmiş.Anadolu müslümanları bize ev sahipliği yapmış.Sıkıntımızı paylaşmış.Şimdi yine bir ırkçılık dalgasıyla mezhep çatışmalarıyla özellikle müslümanlar parçalanmaya çalışılıyor birbirine düşürülüyor.
Bir Çerkes olarak!! Ben yıllar boyu Ruslara kin ve nefret besledim. Çünkü biz zorla ve nice kayıplarla Topraklarımızdan edildik.Kimse çerkesler Türkiye topraklarında asimilasyona baskıya maruz kaldı diyemez çünkü çerkeslerle ve kafkasya kökenlilerle ve diğer göç nufusla, hıristiyan toplum üzerinde asimilasyon yapıldı.İsyanlar önlendi. Herkes Türkçülük diye bağıyor tarih kitaplarını açsınlar anadoluda ne kadar Türk ne kadar göçlerle gelen var.Soçi'den Batum'dan Sohum'dan ve Karadeniz üzerinden gelen nufusa baktığımızda Türk kelimesinin birarada yaşamanın, tarihsel kardeşliğin anlamı olduğunu görürüz. Bugün Türkiye, AB ve ABD'nin maşası konumunda.Bu konuma gelmemizin en büyük sebebide bu yapılan ırkçılık söylemleridir.Türkiye ve Müslümanlar üzerinde uygulanan en büyük baskı batıdan kaynaklanıyor.Türkiye'de insanlar dinini ve kültürlerini yaşamaya utanır oldular.Başka kültürlere toplumlara özenir oldular.CHP'li çerkeslere atıfta bulunmuşsunuz, evet bugün CHP bir mezhep partisine dönüştü. Alevi değilim düşmanı hiç değilim.Hıristiyanlardan baskı görmüş olsakta düşmanı değilim. Kemalist bir çerkesim.Bunu Türkiye'de de Rusya'da da övünerek söyleyebilirim.
Ne kadar yazsak bitmez anlatacaklarımız o yüzden özet olarak Türkiye'de ki "bazı" çerkes kardeşlerime diyorum ki; Atalarımız bu topraklara geldiğinde, "BİZ VATAN SAVUNMANIN VE VATAN KAYBETMENİN NE OLDUĞUNU BİLİYORUZ, ARTIK BİZİM VATANIMIZ BURASIDIR!" demişlerdir. Şimdi sizler düşmanların sözlerine uyarak onlara hizmet ettiğinizden yine vatanımızı kaybediyoruz. Çerkesim ama sizden değilim!! Sizlerin bu bölünme istekleriniz yüzünden 2. defa vatan kaybediyoruz.Sizleri asla affetmeyeceğim. Bu yaşımıdan sonra çerkesçe değil Rusça kitaplar aldık, ve Anavatana geri döneceğim. Türkiye Cumhuriyeti ile değil Rusya vatandaşlığı ile! Açıp bakın tarihe kaç tane çerkes beyliği prensliği ruslarla savaşmış kaç boy onlarla anlaşma yapıp kaç tanesi boyun eğmiş! Hangi boylar savaşta yok olmuş! Hangileri savaştan kaçmış!!! Daha önce boyun eğdiğiniz gibi yine boyun eğiyorsunuz baskılara, yine birileri Avrupanın sömürüsü için birbiriyle savaşmaya hazırlanıyor! Açıkça söylesenize korktuğunuzu! Savaşmaktan ve mücadeleden kaçtığınızı! Söylesenize kimler düşmanlarla işbirliği yaptı. Kimler kendi iktidar hırsları için kardeşlerine kalleşlik yaptı! Kimler şahsi menfaatleri için ikinci defa vatanını satıyor!!! BEN SİZDEN DEĞİLİM!!! OLMAYACAĞIM.! ELHAMDÜLİLLAH MÜSLÜMANIM AYRICA SÜNNİYİM. NE MEZHEP NE IRK SAVAŞI VERİRİM. BEN ADALETİN SAVAŞINI VERİRİM! Bir MÜSLÜMAN bir WUBIH olarak RUSYA'nın politikalarını savunuyorum. IRKÇILIĞI SAVUNMADIĞINIZI SÖYLEYİP IRKÇILIK YAPIYORSUNUZ.
ÇERKES OLUP RUSYANIN POLİTİKALARINDA,DOĞRUYU BULMAK
LİBERAL OLUP DAHA DEVLETÇİ POLİTİKADA, FAYDAYI GÖRMEK
SUNNİ OLUP MECLİSTE EN DOĞRU KONUŞMALARI BİR ALEVİ DEDESİNDEN DİNLEMEK VE İKİNCİ DEFA GÖZ GÖREGÖRE VATAN KAYBETMEK NE KADAR ACI..
SİTEM ETTİM ÇÜNKÜ BİZ BU HALLERE DÜŞMEMELİYDİK.
HÂLÂ KABULLENEMİYORUM.
İHANET EDENLERİ AFFEDEBİLİRİM AMA İHANETİ ASLA AFFETMEYECEĞİM!
SON WUBIH. BİZ KAYBETTİK!

22 Nisan 2011 Cuma Saat 10:18
Semih Akgün

Bir kaç düzeltme;
1-Dağıstan ve Çeçenya'da Çok-kadınlı evlilik öyle sanıldığı kadar yüksek bir oranda değil.
Ve olanların tamamı dini sebeplerden değildir.
Ayrıca bir kısmı da eski deyişle "metres" ilişkisi şeklinde gerçekleşmektedir. Metres türü ilişkilerde çocuk ise pek olmamaktadır. Nüfus artış hızı daha çok dediğiniz gibi kırsal, özellikle Dağlı nüfus içinde artmaktadır.
Sanırım bunun en büyük sebebi muhafazakar kesimlerin, Rusya ile bölgede yaşanan çatışmalar sebebiyle giderek kemikleşiyor olmaları ve kendilerini güvende hissetmemeleri sebebiyledir.
Biliyoruz ki doğada düşmanları çok olan canlılarda nasıl kendini koruma güdüsü ve nesli sürdürebilme kaygılarıyla daha hızlı nüfus artışına sebep oluyorsa bu durumu da bununla açıklamak daha doğru olur.
Ayrıca Dağıstan nüfusundaki çarpıcı gelişmenin önemli sebeplerinden bir diğeri de, çok önceden çeşitli sebeplerle göç etmiş bulunan Dağlıların, eski Sovyet cumhuriyetleri(özellikle de Orta Asya)nden etnik çekişmeler nedeniyle geriye göçünün giderek artıyor olmasından kaynaklanıyor.
2-Krasnodar ve Stavropol bölgelerinde mütevazi nüfus artışlarının sebebi sanırım Slav nüfusu değil. Bunu açıklarken, artışları Ermenistan kökenli göçlerle açıklamışsınız, fakat Dağıstan, Çeçenya, İnguşya ve Çerkes bölgelerinden gelen kimi mevsimlik işçi, kimi de doğrudan göçleri de buna eklemek gerekecektir.
Sanırım Kürtler, Azeriler ve Orta Asya kökenli kimi toplulukları da katmak gerekecektir.
3-Erkek nüfusunda gözle görülür azalmada kötü alışkanlıklar, hastalıklar ve erken ölüm dışında, özellikle mevsimsel olmak üzere işçi göçünden kaynaklandığını düşünüyorum.
Zira ekonomik olarak Kafkasya'da iş ve fırsat olanakları kısıtlı. Bu da bölge dışına çıkışları veya daha kuzeye doğru göçleri beraberinde getiriyor.
4-"Şimdi, toplumla birlikte çağdaş bir yeni yönetim, anayasal bir düzen oluşturma hedefimiz var. Bu hedefe giden yolda bizden olanlar ve olmayanlar var. Kim demokratik bir anayasayı, anadillerinde eğitimi savunuyor, o kişi ve o örgüt bizden yana. Kim Türkleştirmeden, asimilasyondan yana, o da bizden yana değil. Saflar bu kadar net ve açık. Demokrasi mücadelesi toplumsaldır, mücadeleye destek veren birinin Çerkes kökenli olup olmaması hiç fark etmez. Bizden yana olanlar kardeşlerimizdir.Demokrasiyi savunan bir Roman bile bizim kardeşimizdir, ırkçı düzenin savunucusu bir Çerkes ise asla kardeşimiz olamaz." demişsiniz. Aslında bu son cümleler, Cherkessia.net sitesi yayımlandığı ilk günden beri söylenmiş en anlamlı sözler.
Bu güzel yorum yazısı için çok çok teşekkürler...
Sanırım etnik detaylı verilerle bir kez daha sizin yorumunuza ihtiyaç duyacağız.
Selamlarımla!

01 Nisan 2011 Cuma Saat 11:58
Sitemizin hiçbir vakıf, dernek vs. ile ilgisi yoktur. Sitede yayınlanan tüm materyallerin her hakkı saklıdır. Sitemizde yayınlanan yazı ve yorumların sorumluluğu tamamen yazarına aittir.
Siteden kaynak gösterilmeden yazı kopyalanamaz.
Copyright © Cherkessia.Net 2009 İletişim: info@cherkessia.net