Gerek 1908'de kurulan Çerkes Teavün Cemiyeti ve gerekse 1950'lerden sonra kurulan Kafkas Kültür Derneklerinin Çerkes kalma mücadelemizde önemli bir yerlerinin olduğunu kabul etmemiz gerekir. Vatandaşı olduğu ülkede kendi kültürünü koruyup geliştirebilmesi için hiçbir eğitim öğretim imkânı olmayan halkımız, derneklerimizin yürüttüğü fedakâr çalışmalar sayesinde varlığını bugünlere taşıyabilmiştir. Bu nedenle bugüne değin çeşitli dernekçilik ve yayın faaliyetlerinin içinde yer almış olan insanlarımıza büyük bir teşekkür borçlu olduğumuzu belirtmem gerekir.
Var olma mücadelesi veren bir toplumun, bu amaçla belirlemiş olduğu mücadele yöntemlerini belirli zaman aralıklarında yeniden gözden geçirmesi, bir başarısızlık varsa önlemler alması, mücadele şeklinde değişikliklere gitmesi gerekir.
Oysaki derneklerimizin mücadeleyi toplumsallaştıramadığı, sorunlarımızı gerek kendi halkımıza, gerek içinde yaşadığımız ülke halkına anlatmada başarısız kaldığı gün gibi ortadadır. Birkaç yüz bin Çerkes'in yaşadığı bir büyük kentteki tüm derneklerin üye sayısı birkaç bini geçmiyorsa ortada ciddi bir başarısızlığın olduğu tartışılmayacak bir gerçektir.
Bugün için acil sorun, Çerkes kalma mücadelemizin önce kendi toplumumuzca, sonra da yaşadığımız ülke insanlarınca anlaşılmasının sağlanmasıdır. Bunun yolu ve yöntemi de meydanlara çıkmaktan, sorunlarımızı herkesin duyabileceği bir şekilde yüksek sesle dillendirmekten, görünür olmaktan geçer.
Çerkes Hakları İnisiyatifi'nin öncülüğünde 12 Mart günü Ankara'da yapılan miting bunun ilk adımı olmuştur. Çerkes halkı genciyle yaşlısıyla, kadınıyla erkeğiyle, ülkenin her tarafından gelerek kendi sloganlarını atmış, kendi pankartlarını taşımış, kendi bayrağını dalgalandırmış, sorunlarını hem Türkçe hem Çerkesçe haykırmıştır. Gayet başarılı olan bu mitingin düzenlenmesine öncülük edenleri ve katkı sağlayanları yürekten kutluyorum. Bu mitinge katılmanın beni, vatanıma dönmüş olmak kadar mutlu ettiğini belirtmek isterim. Ankara'da düzenlenen miting, herhangi bir kişi veya grubun eylemi olmaktan öte, Çerkes halkının ilk mitingi olarak tarihteki yerini alacaktır.
Ülkedeki tüm halkları bir kazanda eritip yok etme politikasının en önemli araçlarından biri olan yazılı ve görsel Türkiye basını, her zaman olduğu gibi yine mücadelemizi duymazdan ve görmezden gelme politikasını sergilemiştir. BBC muhabirinin gördüğü mitingi nedense Türk basını görememiştir. Ancak onları mücadelemizi görmeye zorlamak da yine bize düşmektedir. Bunun için de davamızı kitleselleştirme mücadelemiz kesintisiz sürdürülmelidir.
Kafkas Dernekleri Federasyonu'nun mitinge katılmama kararı insanlarımızın üzerinde etkili olmuştur. Ancak bu durum mitingin anlam ve önemini azaltmamıştır. Bu tür boykot ve zıtlaşmaların mücadelemize hiçbir yarar sağlamayacağını da belirtmek isterim. Kayseri'den, İzmir'den, İstanbul'dan, Adıgey'den gelen insanlar Abdi İpekçi Parkı'nda eylem yaparken, tarihin, hangi gerekçeyle olursa olsun, Ankara'da evlerinde oturanları affetmesi mümkün değildir.
Var olmak için görünür olmaktan, kitleleri mücadeleye katmaktan, meydanlara çıkmaktan başka yolumuz kalmamıştır. Bunun için kaybedecek zamanımız yoktur. En kötü eylemin dahi eylemsizlikten iyi olduğu unutulmamalıdır. Bundan sonraki eylemlerimize tüm ulussever insanlarımızın daha aktif bir şekilde katılacaklarını umut ediyorum.
Sayın Çetao'yu en içten duygularla bende selamlıyorum.
Kendisinin yaptığı özveri ve hareket ''has adam'' olmanın göstergesidir bence.
Yazdığı yazıdan da yeterince bellidir zaten.
sayın Çetao gibi içten ve yürekli insanlara her zaman her yerde ihtiyacımız vardır.
Kendisine selamlarımı saygılarımı iletiyorum.
Sayın İbrahim Çetao, siz anavatandan miting için gelen biri olarak her tür tartışmanın ötesinde çok özelsiniz bana göre.
Oradan miting için Ankaraya gelmiş herkesde öyle.
''En kötü eylem dahi eylemsizlikten iyidir''. bu kadar basit sade ve açık.
Kendi adıma sizi saygıyla selamlarım sn Çetao.