Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Çetao Nadir Yağan
Sürgünde Yaşayanlar
28 Temmuz 2010 Çarşamba Saat 20:16

Oya Baydar’ın siyasi mültecilerin inançlarını sorguladığı Kedi Mektupları'nı bir sürgün romanı gibi okuduğumda, yurduna geri dönmekle bulunduğu yerde yaşamak arasındaki o ince çizgi üzerinde gidip geldiğini görmüştüm. Koskoca bir sorgulamanın kedi diliyle yapıldığı bu sevimli kitapta ne zaman biteceği bilinmeyen belki hiç bitmeyecek ama insanların içinde sürekli bir geçicilik ve göçebelik duygusu yaratan bir  dönem olarak anlatılıyordu sürgün.

Elveda Alyoşa adlı kitabında yer alan "Bir Duraktır Frankfurt" adlı öyküsünde ise Oya Baydar "Bitkiler bile gelişmek için kendi topraklarını ararlar kök salmazlar bir türlü. Fidanken tutar da büyüdü mü yerini, toprağını değiştirmeye gelmez" diyordu. Alışmak, yerleşmek yerine tıpkı bitkiler gibi bir türlü kök salamamış yabancı topraklarda sürekli kendi toprağını aramış yazar. 

Bir dönüş hikâyesi olan romanı `Hiçbiryere Dönüş`te sürgün yılları, bir süre yaşanan geri dönebilmek için beklenen geçici bir noktadır onun için. 

İçinde bulunduğu ruhsal durumu “Tenha ve yabancı bir istasyonda bavullarının üzerine oturmuş geç kalmış bir gece trenini usanmadan bekleyen sabırlı yolculardık. Bazen bekleyişin kendisinin amaca dönüştüğünü artık neyi beklediğimizi unuttuğumuzu düşünürdüm" diye tanımlıyor.Göçmenlik, sürgünlük ne denli olumsuzluk içerse de dönüş o denli umut çağrıştıran bir sözcük olmuş yazar için.

"Dönüş amacımızdı. Korkularımızın, yorgunluğumuzun, bezginliğimizin mazereti ve  yeniden başlama umuduydu. Sürgünün insanı kemiren içini boşaltan koflaştıran etkisi, kendini yerleşik hissedememenin, yabancılığın, köksüzlüğün tedirginliği, her şeyine yabancı olduğumuz bu kentlerdeki iğretiliğimiz, güvensizliğimiz dönüşle birlikte sona erecekti. Kendi topraklarımızda ayaklarımız yere sağlam basacak yeniden kendimiz olacaktık".

Topraklarını yitirmiş  bir halkın vicdanını temsil eden ve halkının haklarının etkili savunucusu bir diğer yazar bir entelektüel olan Edward Said ise sürgün yılları için “Çoğu sürgün için zorluk sadece yuvadan uzakta yaşamak zorunda bırakılmaktan kaynaklanmaz. Sürgün, arada kalma durumundadır ne yeni ortamıyla tamamen birleşebilir ne de eskisinden tamamen kopabilir ne bağlanmışlıkları tamdır ne de kopmuşlukları" der. Kendisi, yurdundan sürülen ve yurduna tekrar sahip olmak için mücadele veren bir halkın ferdi olduğunu hiçbir zaman unutmamıştır.

Konumuzun ruhunu oldukça iyi yansıtan “Yeryüzünde bir Sürgün “ adlı kitabında İspanyol yazar Juan Goytisolo ise sürgünde yaşayan birçok yazarla "hiç kimsenin sürgün sınavından yara almadan çıkmış olmakla övünemeyeceği" görüşünde  birleşiyor.

Kısacası sürgünde yaşayanları hep yaralı, ülkeye karşı sorumluluk ve geri dönüş özlemi hissedenler olarak görüyoruz. Bir gün yurtlarına dönecekleri günün müjdesini almak ve o yolculuğa çıkıp yarım kalan şarkıyı tamamlamak, acılarını dindirmek istemişler. 

Allende ailesi de onlardan biri .Sürgünü bu şekilde yaşayarak yıllar sonra Şili'ye döndüler. 

Pablo Neruda sanki aşağıdaki dizeleri onlar için yazmıştır: 

Böylece geceden geceye
Karanlığın Şili kıyıları boyunca
Derin olduğu uzun saatte
Kaçak geçiyordum kapıdan kapıya.
Öteki yoksul evler 
Öteki eller
Vatanımın her kıvrımında bekliyorlardı adımlarımı
Sana hiçbir şey anlatmayan
Bu kapıdan bin kez geçtim.

 

11 Eylül 1973'te Şili'de Pinochet darbesi sonrası hep reddettiği silahların karşısında hayatını kaybeden Başkan Salvador Allende'nin eşi Hortensia, 12 yıl Meksika'da sürgünde yaşadı. 1985 yılında Danimarka hükümeti delegasyonuyla katıldığı Dünya Kadın Forumu’nda sözleri ile adeta bir sürgün şiiri yazdı: 

Elbet bir gün ülkeme döneceğim
Beni ayakta tutan yaşama gücüm
Var olma nedenim
Bayrağım bu umut
12 yıl dile kolay
Koskoca 12 yıl
Tüm duygularım orada
Dostlarım, komşularım, yakınlarım
Tüm güzel anılarım orada
Biliyorsunuz işte dünyam orada
Bütün şarkılarım şiirlerim bozkırlarımızda
Dönmeye kararlıyız
Döneceğiz.

 

Amcası Salvador Allende’nin öldürülmesinden sonra ölüm tehditleri alarak ülkesinden ayrılmak zorunda kalan Isabel Allende’nin Şili'ye dönüş sözleri ise bir başka şiirdir:

“Şu anda nefret duymuyorum. Nefret politik bir şey değildir. Adaletin sağlanması önemlidir. Neyse ki bizim jenerasyon adaleti sağlamak için çalışıyor. Görüyorsunuz ki aradan 30 yıl geçti. Hala insanlar Pinochet'nin ülkemize neler yaptığını unutmadı. Asla da unutmayacaklar " diyordu.

Sel gibi hızla çekip giden zamanın ardından yurtlarından ayrılmalarına sebep olanlara öfkeleri hiçbirinin tez dinmemiştir. Geçmişleriyle ülkeleriyle bağ kurabilmenin  yollarını aramışlar, kendilerini yaşadıkları ülkeye ait hissedememişler, alışmamak, yerleşmemek, inadına geri dönmek için direnmişlerdir.

Hep sürgünün sürüp gitmeyeceği umuduyla yaşamışlardır.


Bu yazı toplam 2929 defa okundu.





Bu yazıya yorum eklenmemiştir.
Sitemizin hiçbir vakıf, dernek vs. ile ilgisi yoktur. Sitede yayınlanan tüm materyallerin her hakkı saklıdır. Sitemizde yayınlanan yazı ve yorumların sorumluluğu tamamen yazarına aittir.
Siteden kaynak gösterilmeden yazı kopyalanamaz.
Copyright © Cherkessia.Net 2009 İletişim: info@cherkessia.net